Lavinya Dergisi
BİR ŞEYLER…Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Şimdi bir şeyleri tersten yorumlayalım istiyorum. Mesela yağmur bize yağmasın da biz yağmura yağalım bugün. Şöyle sırılsıklam edelim göğün bulutlarını. O yeryüzüne ağladığını düşünürken, bizim ağladığımız şeyler nelermiş bir bilsin istiyorum. Ertesi gün gökyüzünün sarı çiçeği güneşle yorumlayalım bir şeyleri. Mesela o bizi değil de biz onu yakalım akşama kadar. İçimizin yangınından haberdar edelim zati hallerini. Zira yangınlar içinde kalmışken bir de dünyayı ısıtmaya çalıştığını biliyorum. Peki ya bizim yangınımız içimizi dağlarken dışımızı da içimiz gibi yaksaydık insanların içini mi ısıtırdık yoksa buz dağının eteklerinde yetişen o ismini bilmediğimiz meyvelerin içimize düştüğü o serin soğukluğu mu yaşatırdık bir düşünelim. Ya yağmur? Tüm şehri, taşı, toprağı ve dahi insanı böylesine temizlerken bizim yağdığımız yeryüzü ne kadar temiz kalabilirdi? Bir şeylerin yolunda gitmediğini düşündüğünüzde olayın olasılıklarını değerlendirme aşaması, vahametine kapıldığımız o tersliklerden ders çıkarma birikimimiz de olabilir. Bilemeyiz... Ama yine de bugün bir şeyler ters gitsin istiyorum. Gece olunca kararan dünyayı güneşler istila etsin, gündüz olduğunda yıldızlar parlasın gökyüzünde. Hayat bu denli zorlarken bizi birazda biz zorlayalım tüm limitleri. Sinirleri gerilen o olsun birazda, hüzne bürünen o olsun. Yaşamak zorlaşırken yaşlanmakta zorlansın. Saçımdaki akları siyaha çevirecek mutluluklar olsun mesela. Biraz acıyla yoğrulan anılarımı unutabileyim. Ne bileyim işte yine de bugün bir şeyler ters gitsin istiyorum. Zira yağmur olup yağmak istediğim, gece olup sarmak istediğim şeyler var...