Lavinya Dergisi

YALNIZIZ ARTIK
Sıla Nisa ÜNAL

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık.

En derin arzumuzdur aslında yalnızlık. Her ne kadar inkâr da etsek bazen çevremizdeki insanlardan uzaklaşmak için birçok yol ararız. Yoruluruz, sıkılırız kaldıramayız onca yükü. Her şey üstümüze gelir. Bizi yavaş yavaş boğmaya başlar. İşte böyle zamanlarda bir kaçış yolu olarak düşünürüz yalnızlığı. Düşüncelerimizden, etrafımızdaki insanlardan, omzumuzdaki yüklerden kaçmak için sığınırız yalnızlığa. Zannederiz ki yalnız kalmak iyileştirir bizi. Ne kadar doğrudur bu düşünce bilemeyiz. Ne büsbütün iyidir yalnızlık ne de büsbütün kötü. Benliğimize göre değiştirir kendini. Neticede insan sosyal bir varlıktır ve etrafında hep insana ihtiyaç duyar. En başta ailemiz vardır hayatımızda sonra arkadaşlarımız, eşimiz, çocuklarımız ama neticede ilk doğduğumuz an nasıl yalnızsak son nefesimizi verirken de yalnızızdır. Etrafımızda insanların olması öldüremez yalnızlığı. Baki olmayan tek bakiliktir belki de yalnızlık. Bazen kederi getirir beraberinde bazen ise huzuru. İkisi arasındaki ince çizgiyi tutturmaktır mühim olan bizim için. Mesela bir sahilde yalnız başına yürümenin verdiği huzur arkadaşlarınla çıktığın bir tatilden daha değerli olur senin için. Yalnızlık bir seçimdir aslında. Hayatımıza ne şekilde yön vermek istediğimize bağlıdır. Tamamen kendimize odaklı bir hayat istiyorsak en iyi seçimdir. Buna göre yaşarız hayatımızı. Buna göre seçeriz hayatımıza aldığımız insanları. Buna göre seçeriz asıl benliğimizi. Yalnız kalmaya ihtiyaç duyarız. Bazen aile, arkadaşlar, iş, okul, yaşam şartları hepsinden yoruluruz. Yalnız kalmak için bahaneler arar kendimize fırsat yaratmaya çalışırız. Yalnızlık bedenimize iyi gelir bir süre sonra. Yavaş yavaş içine çeker bizi. Esiri eder. Düşüncelerimizle baş başa kalırız. İsteklerimiz, arzularımız, hayallerimiz ön plana çıkmaya başlar. Yalnızlık öyle illettir ki alıştırır bize kendini. Bir süre sonra hayatımıza alamayız kimseyi. Her şeyi yalnız yaptıkça zevk alırız. Korkarız kalabalıktan, insanlarla iletişim kurmaktan. Yalnızken rahat da oluruz hem. Kimseyi yük etmeyiz kendimize. Artık hayatımızda kendimiz varızdır. Kendi isteklerimiz, hayallerimiz, arzularımız ve kederlerimiz. Tamamen baş başayızdır kendimizle. İç sesimizle kavgaya girişiriz. Kendimizle konuşur anlaşmaya çalışırız. Artık tam anlamıyla yalnızızdır. Ama bu bizim fıtratımızda yoktur. Biz bunun için var olmamışızdır. Başta kendimize vakit ayırmak için baş başa kaldığımız yalnızlık artık esir almıştır bizi. İhtiyaç duyduğumuz her şeyi alır elimizden. Duvarlarla konuşur, kitaplara sarılır, sessizliğe boğulur, karanlık ıssız gece ile sevişirdik. Bir bütün olurduk yalnızlıkla. Kendimiz olmaya çalışırken kendimizi kaybederdik. Duygularımız körelirdi. İsteklerimiz arzularımız yerini hüzne bırakırdı. Elimizi korkak alıştırdık sevmekten, sevilmekten. Yalnızız yapayalnız. Ne kendimiziz artık ne de bir başkası. Onun bizi dönüştürdüğüyüz sadece. Konuşmak istiyoruz, kendimizi dinletmek, bağırıp çağırmak ama kimsemiz yok. Sarılmak istiyoruz sevmek, sevilmek, dokunmak ama kimsemiz yok. Çünkü biz artık iliklerimize kadar yalnızız. Yıllarca gün ışığı görmemiş bir günebakan gibi yapayalnızız. Büsbütün yapayalnız. Kaçış yolu olarak gördüğümüz yalnızlıktan kaçamaz oluruz artık.