Lavinya Dergisi

VARLIĞI UNUTULMUŞ BİR KADININ AĞITI
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”


Rüzgârın mızıkasından yayılıyor
Varlığı unutulmuş bir kadının ağıtı
Önünde uzanan o heybetli dağlara savruluyor
Yankılanırken gökte
İki göz evinde
Perdeleri kapanıyor
Ve bir günlük daha
Oyun sona eriyor
 
Çekilirken usul usul titrek parmakları
Geride kalan
Karanlık bir pencere
Pervazında ekmek kırıntıları
Beklemekten nasibini almış
Bellidir nicedir kuşların bile uğramadığı
 
Derin bir sessizlik
Bir iç çekiş
Kesif bir küf kokusu sonra
Nefes alıp vermekten yıpranmış
O hayat yorgunu ciğerlerini yokluyor
Duvarları rutubet yapmış gözlerinin
Pencereleri tuğlalarla örülmüş
Ne yapsa da
İçi havalanmıyor
 
Varlığı unutulmuş bir kadının ağıtı
Ne zaman rüzgâr esse
Yankılanır dağlarda
Ve yaşar gider yalnız bir kırlangıcın çığlığında