Lavinya Dergisi

BİR FİLM ELEŞTİRİSİ: PHILOMENA
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Bu filmi bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izledim ve arkadaşımın tavsiyesini dinlediğime memnunum çünkü gerçekten güzel ve etkileyici bir film. Bu film gerçek olaylar ve karakterler üzerine kurulu. Film, genç yaşta evlilik dışı hamile kalan ve manastırda yaşamak zorunda kalan ve gayrimeşru olan çocuğunun rahibelerce satılarak evlatlık verilen bir kadının 50 yıl sonra oğlunu aramasını konu alıyor. Filmin ana karakterini Judi Dench canlandırıyor. Filmdeki adı Philomena olan Judi Dench İrlandalı, yaşlı ve orta sınıftan bir kadını canlandırıyor. Filmin diğer kahramanı olan üst sınıf, orta yaşlı ve ukala biri olan gazeteci ile olan diyalogları gerçekten dinlemeye değer. Arkadaş canlısı, konuşkan ve kibar olan Philomena, ciddi, ukala ve bazen çok duygusuz davranabilen gazeteci Martin ile sürekli çatışıyor ve Martin’e sürekli insanlık dersi veriyor. Ateist olan Martin, Philomena’nın kendisine din adına yapılan onca zulme rağmen Allah’a inanmayı ve iyi bir Katolik olmayı sürdürmesine inanmakta güçlük çekiyor. Filmin son sahnesi izlemeye değer çünkü affetmenin ve sevginin her şeyi yenebileceğine dair çok güzel bir mesaj veriyor. Philomena’ya yapılan bu zulme ve onun çektiği onca acıya isyan eden Martin bunu ona yapanları affetmezken Philomena Martin’e "Ben senin gibi olmak istemiyorum diyor. Ben nefret etmek istemiyorum." deyip kendisine oğlu ile geçirebileceği kısacık bir zamanı bile hor gören kötü kalpli rahibeleri affediyor. Birbirine zıt bu iki karakter filmin sonunda ortak bir noktada buluşmayı başarıyor. Filmde inananları aşağılayan Martin en sonunda Philomena’nın inancına saygı duymayı öğreniyor. Bence bu sahne çok özel ve değerli. Filmin ana teması başkalarının tercihlerine saygı duymayan ve kendi dar kalıpları içinde kısılıp kalmış olan acımasız rahibelerin, bu kalıpları başkalarına dayatmak için onları cezalandırmaları ve yaptıklarını ahlak adına yaptıklarını söylemeleri ve bu insanların bunları hak ettiğini söyleyerek kendilerini ve kötülüklerini haklı çıkarmaya çalışmalarına karşın melek kadar iyi, saf ve temiz kalpli bir kadının ne kadar yüce gönüllü olabileceği karşıtlığına dayanıyor. Judi Dench’in performansı gerçekten çok iyi. O bakışları, gözlerindeki acı ve hayal kırıklığı o dönemde bir sürü kadının yaşadıkları onca acıyı gözler önüne seriyor. Filmde Philomena’nın manastırdan nasıl kurtulduğu ve kendine nasıl yeni bir hayat kurduğu kısmı ise es geçilmiş. Ben o kısmı da merak ettim doğrusu ama sanırım senarist Philomena’nın hayatının o bölümünü bize anlatmaya değer bulmamış. Bir de Philomena’nın kayıp oğlununun kim olduğunun bulunması beklenenden çok daha çabuk oluyor. Bu tarz işlerin ne kadar zor olduğu düşünülürse bu kısım pek gerçekçi olmamış. Türkçeye ‘Umudun Peşinde’ şeklinde çevrilen 2013 yapımı bu film izlenmeye değer. IMDb bu filme 7.6 puan vermiş.