Lavinya Dergisi
ÇİÇEKLİ PERDEÇiçekli perdelerim yine kapalı. Ruh halim gibi. Gün ışığına da küskünüm. Susuyorum. Payıma sessizlik düştü. Bir de yalnızlık. Zaten sessizlik ve yalnızlık ruhuma yapışmış benim. Alışkınım. Doğduğumda bile yalnız kalmışım. Tüm hastane benim çığlıklarımı dinlemiş. Tek doğan çocuk koca serviste benmişim... Sonra büyüdüm sandım. Etrafım kalabalıklaştı. Doğarken yalnız kalışım, büyürken de terk etmedi beni. Korkularım, yalnızlık ve sessizlik oldu. Issız kalmasın ev diye radyoyu açtım. Oyunlara almadı çocuklar beni. Sobelemece, yakalamaca, tombilis oynadılar. Topa hep uzaktan baktım. 'Beni de oyuna alır mısınız?' diyemedim. Onlar gel desinler istedim. Demediler. Bir ihtimal de oynamayı beceremeyeceğimi düşündüm. Sustum. Sarıldım bez bebeğime. Yamacıma konan kuşlarla yarenlik ettim. Biraz daha büyüdüm. Ellerim kollarım kocamandı artık. Yine de sessizlik ve yalnızlık ürkütüyordu beni. Bir yol arkadaşı ekledim yoluma. Teklif elbette ondan geldi. Kızardım, çekindim önceleri, sonra nasıl oldu bilmeden 'Olur' dedim. Sevdim. Kuşlardan, radyodan, bez bebeğimden çok sevdim. O güne kadar lal olan dilim bülbül oldu. Kalabalıklar içinde yalnızlık çeken ruhum dans etti durmadan. Çiçekli perdelerim sonuna kadar açıldı, gün ışığı girdi içeri. Hiç bu kadar parlak olmadı daha önce sanki ışık. Daha çok büyüdüm ya da yine ben öyle sandım. Yalnızlıktan korkmuyordum. Çünkü yalnız değildim. Susmuyordum, konuşacak çok şeyimiz vardı. Doğduğum günün aksine etrafım kalabalıklaşıyordu. Onun çok arkadaşı vardı. Yalnızlık nedir bilmemişti hiç. Şaştım. Yine de ona ayak uydurdum. Yine çiçekli perdelerim açık, gün ışığı her gün daha fazla parlaktı. Zaman bende hiçbir şeyi değiştirmedi. Saçlarıma düşen üç beş ak dışında. Bedenim aynıydı. Ruhumsa aç. Lakin bu defa onda sessizlik başladı. Yetemedim. O sustukça ışık azaldı. Perdelerim kapandı. Olsun bende bir umut vardı. Geçecekti. Bekledim. Geçmedi. Ben de yeniden sustum. Kaderim geri dönüyordu yalnızlık ve sessizlik. Artık biliyordum gidecekti. Ama bunu o itiraf etmeliydi.