Lavinya Dergisi
TUHAFİyi olmadıkları halde çevrelerinde sevilen, kendilerini bir şekilde sevdirmiş, yapmacık duygu duvarlarından oluşan insanlar bunu nasıl beceriyor? Anlamış değilim. Öte yandan böyle bir yalan makinesine inanan, sempati duyan, ondan medet uman insanlara acıyorum. Çağımızda böyle insanlar çoğalıyor. Bunlara yanaşmaya çalışanlar, yandaş olanlar celladın kırbacına gülümseyerek bakan acınası kimselerdir aslında. Bu kötülük yuvası insanlar nasıl oluyor da bu üne ulaşıyor? Nasıl insanların gözünün içine baka baka insanları aldatıyorlar? Bu bir yetenek mi yoksa uzmanlık gerektiren bir meslek dalı mı merak ediyorum doğrusu. İnsanlar belki de sırf statü veya çıkar amacıyla böyle kötü karakterlere yanaşıyordur ya da toplumun çoğunluğu bu türden “eksik benlik”lerden oluştuğu için bu durum sıradan olmaya başlamış gibi geliyor bana. Şeytanı bile aldatacak kadar kötü niyet sahibi, söylediği şeylere kendisi bile inanmayan, günlük rutin çıkarlarından başka hiçbir inancı, erdemi olmayanlar uzayan yollar gibi çoğalıyor. Bu durum kesinlikle toplumsal duyguların incelmesidir. En büyük sorunu cehalet olan toplumlarda her şeyden önce boş görünüşlerle insanların çoğu sahte bir dünya kuruyor. Bu dünyayı sahte kahramanlara inanarak yaşamak, bilinen gerçekleri görmezden gelmek ne kazandırır insana? Var olanı inkardan başka bir şey değildir bu. Suyun tersine aktığını düşünmektir. Böyle bir yaşam tarzına alışmış veya bunu benimsemiş kişiler kendi eksikliklerini bir hayal ile bir sahte kahraman ile tamamlamaya çalışırlar. Bu da kısa sürede insanı boşluğa düşürecek bir rüyadır, geçicidir, silik olarak kalmaktır. Temeli olmayan bir yükseliştir. İnsanı kısa süre sonra yoksunluğa düşürecek, sonu olmayan karanlık bir yolda ilerlemektir.