Lavinya Dergisi
RÜZGÂR TELEFONUYas, evrensel şu duygu ve insanların onu yaşama şekli farklı olsa da hayata tutunma çabaları benzerdir. Yitirilenlerin ardından rutine dönmek için zaman ve çözümler devreye girmektedir. Tıpkı yaşlı bahçıvan Itaru Sasaki’nin hikâyesi gibi, başlangıçlar beyinlere resmedilmiştir. Kuzenini ölümcül bir hastalık nedeniyle kaybeden Japon bahçıvan çok derinden sarsılmıştır. Ona seslenmek, onunla konuşmak, duygularını anlatmak için bir yol aramıştır. Günün sonunda bahçesine bir telefon kulübesi yerleştirmeye karar vermiş, böylelikle kuzeninin onu hissedebileceğine inanmıştır. Sasaki’nin deyimiyle bu rüzgâr telefonudur. Anlattıkları rüzgârın kanatlarıyla cennete ulaşacaktır. Bu telefon hiçbir yere bağlı olmayan basit ankesörlüdür. Saatlerce gidip ahizeyi kulağına alarak her şeyi anlatmaktadır. Yası biraz olsun hafiflemiştir. Fakat dünya bazen felaketlerle doludur. Sadece bir yıl sonra Sasaki’nin yaşadığı kasaba olan Ötsuchi’de büyük bir tsunami meydana gelmiştir. Bölgenin tamamında on beş bin kişi hayatını kaybetmiştir. Bahçıvan telefonu insanların kullanımına açmaya karar vermiştir. Sevdiklerini kaybeden herkes onlara seslenmek için rüzgâr telefonuna gelmiştir. O günden bu yana otuz bin kişinin telefonu kullandığı yazılıp, çizilmektedir. Zamanla fırtınada eskiyen kulübeyi kasabalılar onarmış, ciddi tutarlarda bağışlar toplayarak daha sağlam bir alüminyum kulübe kurmuşlardır. Hatta bu olay yayılarak başka diyarlarda uygulanmaya başlamıştır. “Keşke seni ne kadar sevdiğimi söyleseydim.” veyahut “Aslında affetmiştim.” cümlelerini rüzgâra fısıldamak pişmanlıkları ne kadar giderir bilinmez. Özlem çok derin duygudur, tarif edilmez. Mutlaka hisler, alışkanlıklar, dualar farklıdır ama acı, acıdır, kalbe hükmedilmez. Belki bir rüzgâr telefonu, kimi zaman bir mezar taşı, akılda yüzlerce anı hafifletir yarayı, elden fazlası gelmez. Tüm gidenlere duyulur da sıla duygusu, asıl olan nefes alırken sarılı vermektir, ertelenmez. Yas, nice Sasaki hikâyeleri doğurur. Sığınıp vedalara devam edilir hayata, hafifleşir, yaşanır ama bitmez. Kapat gözlerini geç ahizenin başına, farz et rüzgâr götürecek sesini, anlat ne derdin? Bilsen bile, o sevdiğinden cevap gelmez.