Lavinya Dergisi

BASTON
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Bir oyunda ya da filmde bir kişiliği canlandıran oyuncunun söylemesi gereken sözlerin ve yapması gereken hareketlerin genel adı: Rol. Hayatın içi de bir sahne ve insanoğlu, üstüne çeşitli görevler adı altında roller alır. İlk rol; bebeklik çağıdır. Agucukla devam eden gülücükler, mızmızlanarak okula gitmeler, âşık ergenlikler, sevda şiirleri derken, yetişkinlik koşarak gelir… Bazen birey, o rolü almaz fakat bahsi geçen sıfat ona verilir. Hele bu rol salt iyilik taşıyorsa ve sadece kendinden veriyorsa sonuçları tartışılır. Beklenti ile adım atılmaz ama karşılığı nankörlük ise can acıtır. Her sıkıntısında düşünmeden yardım isteyenler, sizi ne kadar feraha çıkartır? Nihayetinde yaşam döngüsü detaylarda saklıdır. “Kurban” rolü oynamak mı? “Kurtarıcı” rolüne bürünmek mi? Hangisi daha güç anlamlandırılır? Sürekli zayıflığından, bahtsızlığından şikâyet edenlere o el hep uzatılır. Peki, kurtarıcı daima şanslı mıdır? Yoksa olumsuzlukları içinde yaşayan mıdır? Dert, kaygı, tasa dinlemek neden güçlü durana yakışır? Nasıl bir mecburiyeti vardır? Sorun her duruma ağlamayışında mıdır? Şu kurban rolüne giren keyifli gününde de arayan mıdır? Mağduriyetleri ile kurtarıcıyı kullanan mıdır? Çizgi aslında görebilene çok aşikârdır. Karpman, “Drama üçgeni” (1968) adını verdiği bir modeli insanların birbirleriyle olan ilişkilerindeki rolleri açıklamak üzerine geliştirmiş. Anne, baba, eş, kardeş, evlat, arkadaş, iş insanı olmak her durumu görmezden gelinebilecek hale mi getirir? Roller mi değişir? Koşullar sabit değildir. Fakat kurtarıcı, genel olarak en çok merhameti sömürülen kişidir! O önemsenmez, velhasıl nasılsa kendini kurtarmayı bilir! Önem arz eden kurbanın ilgi çekmesi, güç elde etmesidir. Kurtarıcı ve asıl sorumlu olduğu diğer kişiler ona göre değersizdir. Kurbanın konforu yerine geldiyse ve sorunu çözüldüyse olay bitmiştir. İkincil kazanımlar sahtedir ama o mış gibi davranmayı da iyi bilir. Mutluluğa kavuştuğunda, iyileştiğinde, baş edemediği durum giderildiğinde ilk vazgeçeceği kişi kurtarıcısının ta kendisidir. Çünkü ona baktıkça eski zayıflığını hatırlaması olağan gerçektir. Uzun sözün kısası, kurtarıcı rolüne girmeyin! Eskiler bilir… Körlük kavramı cümlede metafor olarak kullanılan şu atasözü aslında anlatının özetidir:

 “Körün gözü açıldığında kırdığı ilk şey bastonudur.” denir.