Lavinya Dergisi

CEHENNEM ZATEN BURASI
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Mutsuz ailelerdeki çocuklar; kırılmış olur, dargın olur, yanmış ve yaralı olur. Vuslata ermek koca bir düş gibidir onlara. Kimi zaman sokakta gördükleri balonda kimi zaman yüzlerdeki gülümsemede eksik kalır bir yanları. Eksikliklerini yok sayarak tam olmak için uğraşırlar bir ömür boyu. Lakin zaman onları alt edecek, kırık ve kırgın yaşamaya mecbur bırakacaktır. Her zaman ümidi vardır o çocukların yoksa yaşamak ölmekten farksız kalır. Başarılı insanların tümünün acı bir hikayesi vardır geride. Koca bir yalan olmaktansa herkesin dilindeki destan olmak isterler. Sahi niye böyleki bu dünyanın işleyişi? Ne eksik kaldı neyi yapamadık? Ve nasıl ziyan olduk böyle akıp giden zamanda? Sorularımın yanıtı olamaz; olursa ne tanrıya inanç kalır, ne de O’nun mizanına. Sabretmeyi öğretirler böylece insanlara. Başarısız olursa tanrıdan, kazanırlarsa kendilerinden bilirler. İnsanlar menfaatine kul köle şimdi. Sevgi yarınlara kalmış. Sevda uçurum köşesinde ölümü beklemekte. Merhametin ise elleri ayakları bağlı. Nasıl böyle bir çağa denk düştüm. Keşke üç beş insan derme çatma yerlerde yaşayıp günü kurtarmaya çalışsaydık da bu hırsa bürünmüş et yığınrıyla yaşamak zorunda kalmasaydık. Her zaman demiştim yine diyorum hassas kalpler için cehennem zaten bu dünya. Yanmak denilen şey sadece bir korkutma. Asıl cehennem işte bulunduğumuz dünya. Yok artık kimsenin birbirinden farkı, herkes bir öncekinden kör, bir öncekinden sağır. Minnet etmiyor kimse, kolu kanadı kopsa bile. O kadar değişken bir çağ burası. Düştük akıllıların içine, öyleyse bir kere daha hatırlayalım Erasmus’u. Deliliğe Övgü nasıl başladı ve bilakis nasıl bitti? Söylesenize şimdi deliliği mi övelim yoksa kendini akıllı sanan yaratıkları mı? Her şeyin hiçbir şeyiyiz şimdi. Akıllanmadık lakin ince ince deliriyoruz. İnce ayrımların arasında boğuşuyoruz. Ve hadi hep birlikte; daha güzel yarınlara, daha iyi hayatlara ve dünden daha deli insanlığa kadehimizi kaldırıyoruz. Şerefe!