Lavinya Dergisi
KÖTÜLÜĞÜN DÖNÜŞÜMÜYalnız kalmanın tercih olduğu dönemlerden geçiyorum bu ara. Çoğu zaman zor olduğunu ve bunu başaranların çok güçlü insanlar olduğunu savunuyorum; lakin kimi zamanlar dünyanın kötülükle boğuştuğunu görüyorum ve o zaman da diyorum ki “ne mutlu dengini bulabilene”. İşte böyle saçma sapan, karma karışık şeyler düşünüyorum ve sonra her şey bir çirkin geliyor gözüme. Ah ne kadar da ahmakça düşündüm! Zaten saçma dediğim her şeyi yaşadıktan sonra hep birlikte normalleştirmedik mi? Yine normalleştiririz ne bir eksik ne bir fazla; fark etmez. Keşke fark etseydi bir şeyler... Ne zaman kötülüğü derecelendirdik işte o zaman bize göre daha az kötü olanı iyi kıldık biz. Halbuki kötülük hep kötülüktü ancak hiç önemsemedik. Daha kötü ne olabilir dediğimiz her zaman daha kötüsünü gördük. “Nispeten daha iyidir” diyerek avutmadık mı birbirimizi? Ah Matilda ne çok yanıldık biz bu cihanda. Birbirimizin boynuna ipleri geçirerek altımızdan kendimiz itmedik mi sandalyemizi? Şimdi hesap vereceğimiz kimse kalmamış çünkü hepimiz kör hepimiz dilsiz, her birimiz kırık dökük her birimiz bir öncekinden daha yaralı. Anla işte yok artık hiçbir şeyin birbirinden farkı. Sadece rengi solmuş yarınlarımız var bir de bir avuç toprak; o da kendi mezarımızdan. Uykularımıza gizlediğimiz düşler hâkim yeni dünyamıza ve kötülükle yıkanan bir yığın insan kemiği. Kendi kendimizden korktuk böylece, hunharca katledilirken bizden birileri; ne güzel de sessiz kaldık öyle. Sonrasında sessiz kalacağımız binlerce günü bilmeden(!)