Lavinya Dergisi
PAREIDOLIA YANILSAMASIKarpuz kabuğundan bozma tekne olur mu? Bulut, tavşana benzer mi? Kahve telvesinde balık görünür mü? O şarkıyı dinlerken, olmayan bir kelime duyulur mu? Beyin kandırılır mı? Hasta gibi görünen patates, dondurmanın içinde eriyen bir kutup ayısı, kelebek şeklindeki domates ve bunun gibi onlarca örnek sayılır mı? Anlamsız cümlelere kendinizce anlam yüklediğiniz olur mu? İçinizdeki boşluklara aslında olmayan insanları yerleştirdiğiniz, netlik kazandırma eyleminde sınıfta kaldığınız? Cisimleri genel hatlarında insan yüzüne benzer görmeye özelleştiren nöronların, hayata katmada daha az seçici olmasına şaşırdınız. Oysa nice dostla yalnızlaştınız! Doğuştan veyahut sonradan, zorunlu ya da seçerek kurulan bağlarda karmaşıklaştınız. “Can bağı mı? Kan bağı mı?” sorusuna takılı kaldınız. Pareidolia görmeyen yoktur. İşte o noktada çok daha gerçekçi hatalara imza attınız. Herkes bir başkasının sağırı, bir başkasının körüyken duvarlar arkasına sakladığınız suretlerle sarhoşlaştınız. Sorunun doğru insanları bulmak olduğunu sanırken, aynı zamanda onun içinde doğru olmanız gerektiğini atladınız. Yetmedi, teşbih sanatına göz kırptınız; elma yanak, gonca ağız, kiraz dudaklara aldandınız. Mayada öz aramadınız. Düşük çözünürlüğü olan fotoğraflarda gördüğünüz gölgeleri uzaylı diyerek tanımladınız ama düşünmeden sevgi sunduklarınızı sorgulamadınız! Alakasız veriler arasında ilişki kurdunuz. Soru işaretlerine doğru cevaplar bulamadınız. Bilim yanılsamayı tesadüfe bağladı. Siz biyolojik yasalarda tutku aradınız. Olasılık, matematiğin sıradan bir uygulamasından ibaretti aslında, kaosla sarmalandınız. Pareidolia ile başlangıcı olan cümleler birbirlerine bağlandı. Bu sayede üç beş çalıyı leopar varsaydınız. Popülerize ettinizde ilişkileri ruhunuzu hastalandırmaktan ders almadınız! Yanlış anlamak, yanlış anlamak, yanlış anlamak! Bu korkuyla başa çıkamadınız. Karpuzu, bulutu, kahveyi geçiniz efendim. Zira yaşadığımız çağın en önemli özelliğiydi insanlar konusunda durmadan yanılmak! Başaramadınız!