Lavinya Dergisi

BANA BİR MASAL ANLAT(MA) BABA !
Mehmet KEKEÇ

Tutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.

Bana bir masal anlat(ma) baba!
...

Az giderim, uz gidemem.
Evvel zaman her yanım yara bere içinde...
Geçmişin izlerinden geleceğimi silemem,
Saatlerin sarkaçları sarhoş ,
Yediğim ekmek, içtiğim su nahoş.
Ab-ı hayat kurumuş, çöl olmuş.
Olmamış develer tellal , pireler berber.
Var yok , çok az olmuş
Masal değil, gerçek hayat içinde...
Ne sihirli bir lamba çıkmış önüme
Ne fasulyeden sırıklar uzamış göğe,
Çirkin ördek gibi düşmüşüm,
ana rahminden dünyanın merkezine,
"Açıl susam açıl!" değil ;
"Açıl gözlerim açıl!" demeliymişim,
gerçek hazineye varmak için.
Bu kaçıncı düşüşüm aynı hataya...
Bu kaçıncı tarumar! demişim.
Sorular soru içinde
Ahir zaman içinde!
Masal değil, gerçekmişim!
Üç yüz yıllık bir ömür sığmış sanki otuz seneme,
Çöller aşılmış, bahalar geçilmiş,
yedi kat gök yetmiş günde devri alem edilmiş...
Ve yedi cücelerden az değilmiş
düştüğüm çukur sayısı,
Yediğim her elma biraz zehir olmuş...
Sayılar sayı içinde,
Ahir zaman içinde,
Masal değil, gerçek imiş!
Şimdi, hangi öpücük uyandıracak beni bu yalan uykudan?
Hangi kavalcının sesine kaçacak beynimi kemiren fareler,
Son kibritin kovuğunda tutuşurken ömrüm
Üşüyen ellerimi kim ısıtacak?
Hangi düşten düşerek uyanacağım, son ışığa...
Anladım ki:
Can, dünya kafesinin içinde!
Evvel değil! "Ahir zaman içinde...
Kırmızı değilmiş başlık , siyah imiş...
Masal değil, gerçek imiş!
Bir varmışım, bir yokmuşum,
Ben aslında hiç yokmuşum.
Büyümemiş kalmışım, sanki hep çocukmuşum.
Bana bir masal anlatma baba,
Bana hayatı ve yaşamayı anlat,
İçinde yalan, dolan, insan, acılar ve gerçekler olsun.
Olsun mu? Olmasın.
Yine de masallar olsun...
Fakat;
Bana bir masal anlat(ma) baba !