Lavinya Dergisi
KENDİNE AİT BİR DÜNYAYaşadığımız şu dünyada mutlaka hepimizin kendisine ait başka bir dünyası vardır. Peki insan kendisine ait olan bu dünya içeresinde sizce yalnızlığına mı mahkûm? Yoksa kendi dünyası içerisinde kalabalıklara mı karışmış? Aslında bu sorunun cevabı herkesin kendi içerisinde saklı. O da ne yoksa başka bir dünya daha mı var? Hayır tabii ki! İçimizde sakladığımız dünya o dünya işte. Kendimize ait olan, hiç kimsenin bilmediği, ulaşamadığı o dünya! Hepimizin içerisinde yer alan o dünya her ne kadar gizemli olsa da çok iyi biliyoruz ki aslında hepimizin gerçeklerle yüzleştiği, gerçeklerin acımasızca yüzümüze çarpıldığı o yer bizim kendi dünyamız! Herkesin kendi dünyası günahlarını, pişmanlıklarını, çaresizliklerini, hatalarını ve yanlışlarını muhakeme ettiği soğuk mahkeme salonudur. Bilir misiniz mahkeme salonlarını? Dışarıdan bakıldığı zaman mahkeme salonları hakimiyle, katibiyle, avukatıyla, davacısıyla, davalısıyla her ne kadar kalabalık gözükse de aslında kalabalıklar içerisinde kaybolmuş dünyanın ta kendisidir. Büyük harflerle yazılmış “ADELET MÜLKÜN TEMELEDİR.” Ya peki senin dünyanın adaletini sağlayan hâkim kim? Herkes kendisinin hakimidir. İnsanlık tarihi boyunca mutlaka yenilikler her zaman olmuştur. Olmaya da devam edecektir. Fakat değişmeyen tek şey senin kendi içerindeki dünyandır. Çünkü orada doğrusuyla yanlışıyla birçok yaşanmışlık barındırıyorsun. Koskoca dünyaya sığdıramadığın gerçekleri küçük dünyana sığdırıyorsun insanoğlu! “Kendisine dürüst olmayan insan hiç kimseye dürüst değildir! Hepimizin kendisine özgül bir dünyası var. Peki bu özgül dünyamız nasıl doğdu peki hiç merak ettiniz mi? Birazda biz gerçekleri konuşalım öyle değil mi? Özgül dünyamızın oluşma mekanizması aslında çok kolay. Bu mekanizmanın bir etken maddesi vardır. Özgül dünyamız, içerisine doğduğumuz ailemiz, yaşadığımız çevremiz, içerisinde bulunduğumuz toplum ve toplumsal yargılar, kurallar, baskılar vs. gibi birçok etken madde ihtiva ediyor. Bu etken maddelerin bize olumlu veya olumsuz dönüşleri ciddi anlamda hem maddi hem de manevi olarak tesir gösterebiliyor. En önemlisi tabii ki coğrafi konum olarak ve etnik kimliğimiz tesirini en hızlı gösteren maddelerdir. Bebeklik, çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerimiz tamamen bulunduğumuz ortamın enerjisi ile bize dönüş yapıyor. Olumlu etkilediği yanlarının olması sıra olumsuz anlamda da epey etki edebiliyor. Olumsuz etkileri süreklilik arz ederse işte tam bu noktada özgül dünyamız oluşuyor ve gelişiyor. Tıpkı kronik bir rahatsızlık gibi. Kronik rahatsızlık, akut rahatsızlığın tam aksine olayların birbiri ardınca sırası ile yavaş yavaş kendini göstermesi ve daha sonra tamamıyla yerleşmesidir. Tabi ki bu bizim kronik bir hasta olduğumuz anlamına gelmiyor. Oluşum, gelişim ve tekâmül aşaması cihetinden benziyor. İç dünyamız, her ne kadar gerçeklerle kesişmeme riski olsa da gerekliliği ve oluşumu kaçınılmazdır. Çünkü yukarı bahsettiğim gibi dünya her gün durmadan yenilenen ve yenilenmek zorunda olan bir oluşumdur. Bunu en iyi sağlayacak olan kişi ise tabii ki kendimiz! “Sana senden başka yardım edecek kimse yok” İç dünyamızın karmaşıklar komplikasyonu olduğunu var sayarsak bunun psikolojik olarak bize olumsuz etkisi kaçınılmaz olacaktır. Yediğimiz yemekten, içtiğimiz sudan, yaptığımız işten, okuduğumuz kitaptan vs. gibi günlük hayat içerisinde aktif olarak yaptığımız eylemlerden zevk almayız bu bağlamda isteksizlik oluşur ve monoton bir yaşam tarzına merhaba deriz. Bütün bunların yanı sıra vücudumuzdaki sistemlerimizi çalıştıran organlarımız ve organlarımızı çalışması için uyaran, aktif eden hormonlarımız olumsuz etkilenecektir. Bununla birlikte duygu durum bozukluğu, stres, sinir vs. gibi belirtiler ile yaşamımıza devam etmek zorunda kalırız. Bütün bu anlattıklarım en yaygın ve belirgin olan durumlardır. Bunun haricinde ağır klinik sonuçlar ile karşı karşıya kalabiliriz. İç dünyanıza iyi bakın! Her ne olursa olsun. Hayatımızın her dönemi aynı ilerlemeyecektir. Mutlaka kayıplarımız olacaktır. Bu yüzden asla iç dünyanız ile ters düşmeyiniz. Sen iç dünyanla dış dünyanı dengede tutarsan mutlaka her şey zamanla pozitif anlamda oluşacak, gelişecek ve olgunlaşacaktır. “Elbet Bir Gün” felsefesinin inancıyla, umuduyla, sabrıyla hayatınıza devam edin. Yok öyle umutları tüketip vazgeçmek!” Küçük adımlar her zaman büyük adımların habercisidir. Hayaller, idealler ve hedefler doğrultusunda hayatınız planlarla dolu olsun. Zafere giden yolda çekilen çilenin ve cefanın kutsallığı kesinlikle tartışılmaz. Mutlaka mükafatını alırsınız. Asla pes etmek yok. Bu şekilde devam ederseniz yani olumsuzluklar karşısında sabır ve inatla pes etmeden devam ederseniz mutlaka pozitif ve olumlu şeyler yerini alacaktır. İç dünyanızla barışık kalmanız dileğiyle… “İyilik sizin kendinize olan inancınızdır. Aksi halde herkes biliyor ki kendinize sizden başka yardım edecek kimse yok!”