Lavinya Dergisi

KORONER ARTER HASTALIĞI
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Koroner arter hastalığı nedir, kimlerde görülür, risk faktörleri ve tedavisi nedir?
Dilerseniz öncelikle koroner arter ne demek bunu inceleyelim ve öğrenelim. Koroner Arterler kalbi besleyen atardamarlardır. Koroner arterler aortadan ilk ayrılan damarlardır ve kalbin yüzeyinde seyrederler. Görevleri kalp kasını beslemek ona oksijen taşımaktır. Koroner arter hastalığı günümüzde en sık görülen ülke Amerika Birleşik Devleti’dir. Bu ülkedeki ölümlerin yarısının sebebi koroner arter hastalığı olduğu bilinmektedir. Koroner arter hastalığının insidansı düşük yoğunluklu lipoproteinlerin ve triaçilgliserollerin yüksek düzeyi ve yüksek yoğunluklu lipoproteinlerin düşük düzeyi ile ilişkilidir.

Koroner Arter Hastalığı Nedir? 
Koroner arter hastalığı, koroner atardamarların çeşitli ve farklı nedenlerle tıkanması sonucu veya kalp dokularının bu damarlar üzerinden kan dolaşımının sağlanmasında aksaklıklar yaşanmasına bağlı olarak, özellikle kalp kası dokusunun görevini yerine getirememesi ve doku hasarına uğraması ile alakadardır. Yani bu durumda normal ve aktif bir şekilde çalışan kan dolaşım sistemimizin kalp kasını besleyen bu koroner arterlerde daralma ya da tıkanma sonucunda kan akımının azalması ya da tamamen kesilmesi ile meydana çıkar. Bunun sonucu olarak da ateroskleroz (Damar sertliği) gelişir. Bazı hastalarda direkt olarak kalp krizi olarak neticelenebilir. Bu belirtiler ile birlikte ufak ama dikkat edilmesi gereken belirtilerde olabilir. Yürüme, merdiven çıkma ve efor gerektiren işlerin yaparken çabuk yorulma, göğüste ağrı duyma ve nefeste daralma. Göğüs ağrısı: Kollara, boyuna ve çeneye yayılabilir. Efor ile artar, dinlenme esnasında azalır. Mide ağrısı/yanması/bulantısı, Sırt ağrısı, Baş dönmesi, Aşırı zayıflık, Terlemek vs. gibi. 

Koroner Arter Hastalığının Risk Faktörleri?
Sigara, hipertansiyon, obezite ve diyabettir. Kolesterol düzeyi bireysel olarak yaşam tarzı örneğin, egzersiz yapmama, aşırı doymuş yağ asidi içeren diyet tüketimi sonucu da oluşabilir. Hiperlipidemiler (Kanda lipit düzeyinin anormal derecede artışı) lipoproteinlerin metabolizması ile ilgili tek bir kalıtımsal gen defekti (eksiklik) veya genellikle genetik ve çevresel faktörlerin kombinasyonuyla da oluşurlar. Koroner Arter Hastalığı Kimlerde Görülür? Hastalığa ait klinik belirti ve bulgular genellikle 40 yaş sonrasında görülmektedir. Ancak ailesinde koroner arter hastalığı olan kişilerde daha erken yaşlarda da görülebilir. Hastalık erkeklerde daha yaygındır. Erkeklerde 50 yaş üzeri, kadınlarda 60 yaş üzeri risk grubudur.

Koroner Arter Hastalığının Tedavisi?
Genel olarak kalp damar hastalıkları üç yol ile tedavi edilir. İlaç tedavisi, Anjiyo ve kalp ameliyatı. Plazma lipidleri, çoğunlukla lipid ve spesifik proteinlerden oluşan küresel makromolekül kompleksleri olan lipoproteinlerden oluşur. Kinik açıdan önemli olan lipoproteinler aterojenisite potansiyellerine göre düşük yoğunluklu lipoprotein çok düşük yoğunluklu lipoprotein, şilomikronlar ve yüksek yoğunluklu lipoprotein olmak üzere sıralanırlar. Koroner arter hastalığının oluşumu kandaki yüksek kolesterol ve daha da güçlü olarak yüksek düşük yoğunluklu lipoprotein ile ilişkilidir. Düşük yoğunluklu lipoprotein tersine, yüksek yoğunluklu lipoprotein kolesterol düzeyleri kalp hastalıkları riskinin azalmasıyla alakalıdır. Kolesterol düşürücü tedavinin esas hedefi düşük yoğunluklu lipoprotein düzeyini düşürmektir. Tedavide kullanılan ilaçlar ve yan etkileri: Koroner arter hastalığının tedavisi için kullanılan ilaçlar hipolipidemik veya antihiperlipidemik ilaçlar olarak adlandırılır. Bu ilaçlar kandaki yüksek yağ seviyesini önlemek amaçlı kullanılır. En çok kullanılan ilaç statinler grubudur. Daha sonra fibratlar, niasin, safra bağlayıcı reçineler ve kolesterol emilim inhibitörleridir.

Statinler: Yüksek olan LDL düzeylerini düşürerek koroner olayları ve KAH ile olan ölümleri azaltırlar. Terapötik etkilerini plağın sabitlenmesi, koroner endotelyal işlevlerin geliştirilmesi, trombosit trombüs oluşumunun inhibisyonu ve antiinflamatuvar etkileri ile gerçekleştirirler.

İstenmeyen etkileri: KARACİĞER: HMG-CoA redüktaz inhibitörleriyle karaciğer işlevlerinde biyokimyasal bozukluklar saptanmıştır. ÇİZGİLİ KASLAR: Nadiren, miyopati ve rabdomyoliz bildirilmiştir. Plazma kreatin kinaz düzeyleri düzenli olarak ölçülmelidir. Kontrendikasyonları: Bu ilaçlar hamilelikte ve emziren annelerde kontrendikedirler. Çocuklar ve gençlerde kullanımları sakıncalıdır. Niasin, plazmada hem kolesterol hem de triaçilgliserol düzeylerini azaltır. İstenmeyen etkileri: ciltte şiddetli, yaygın kızarıklık ve kaşıntıdır. Niasinden önce aspirin alınması, ciltte prostoglandinlere bağlı olarak gelişen bu kızarıklığı azaltmaktadır. Bazı hastalarda bulantı ve karın ağrısı gelişebilir. Nikotinik asit, ürik asitin tubuler salgılanmasını engellediğinden hiperürisemiye ve gut hastalığına neden olabilir.

Fibratlar: Plazma triaçilgliserol düzeylerinde önemli düşüş sağlayan fibratlar hipertrigliseridemilerin tedavisinde kullanılmaktadırlar. Fenofibrat ve gemfibrozil özellikle orta yoğunluklu lipoprotein parçacıklarının biriktiği Tip III hiperlipideminin tedavisinde kullanılmaktadırlar.

İstenmeyen etkileri: Gastrointestinal sistem: En sik rastlanan istenmeyen etkileri hafif gastrointestinal yakınmalardır. Tedavi sürdükçe bu istenmeyen etkiler hafifler. Kolelitiyazis: Bu ilaçlar safra ile kolesterol atılımını artırdıkları için safra taşlarının oluşmasına zemin hazırlarlar. Çizgili kaslar: Her iki ilaca bağlı olarak da miyozit (çizgili kas iltihabı) gelişebilir ve haştalarda kas güçsüzlüğü veya hassasiyet değerlendirilmelidirler. Böbrek yetmezliği olan hastalar risk altında olabilir. Gemfibrozil ve lovastatini birlikte kullanan az sayıdaki hastada miyopati ve rabdomiyoliz bildirilmiştir. Kontrendikasyonları: Gebelerde ve emziren kadınlarda bu ilaçların güvenirlilikleri tam olarak belirlenmemiştir. Bu ilaçlar ciddi karaciğer ve böbrek işlev bozukluğu olan hastalarda veya daha önceden var olan safra kesesi hastalığı olanlarda kullanılmamalıdırlar.

Safra asidi-bağlayan reçineler: Safra asidi bağlayan reçineler statinlerde görülen yararlardan daha azına sahip oldukları halde LDL kolesterolünü önemli derecede düşürücü etki gösterirler. Tedavide kullanımları: Safra asidi bağlayan reçineler tip IIA ve IIB hiperlipidemilerinin tedavisinde (genellikle diyet veya niasin ile birlikte) tercih edilecek ilaç grubudur. Kolestiramin aynı zamanda safra yollarında tıkanıklık nedeniyle oluşan safra asidi birikiminin yol açtığı kaşıntıyı önleyebilir.

İstenmeyen etkileri: Gastrointestinal etkileri: Kabızlık, bulantı ve şişkinlik hissi en sık rastlanan istenmeyen etkilerdir. Kolesevelam diğerlerine göre daha az gastrointestinal istenmeyen etkiye sahiptir. Bağırsaklardan emilimin bozulması: Yüksek doz kolestiramin ve kolestipol (ancak kolesevelam değil) alımı sonucu yağda eriyen A, D, E ve K vitaminlerinin, emilimi bozulabilir.

Kombine ilaç Tedavisi olarak kullanılabilir. Plazma lipid düzeylerinde yeterli azalma sağlayabilmek amacıyla bazen iki antihiperlipidemik ilacı birlikte kullanmak gerekir. Orneğin Tip II hiperlipidemide hastalar genellikle niasin ve kolesteramin gibi bir safra asidi bağlayan reçinenin birlikte kullanımı ile tedavi edilirler. Özetle Önemi: hiperlipidemisi olan veya olmayan KAH'lı kişilerde, hiperlipidemisi olan ve bilinen KAH'ı olmayan erkeklerde, LDL kolesterol düzeyleri olan ve bilinen KAH'ı olmayan erkek ve kadın hastalarda gösterilmiştir.