Lavinya Dergisi

ARMAĞAN
Mehmet KEKEÇ

Tutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.

Körpe gülüşündeki dipsiz kuyudan düşerken gözlerim
Dibe indikçe karanlığa karışması gerekirken
Aydınlatıyordu yolumu , gözlerinin ışığı
Ve acemi bir şairin hiç kullanılmamış
tomurcuk sözcükleriyle
varoluş sancısı yaşadığı şiirinde
çarpıyordu cümlelerim
dudaklarından çıkma ihtimali olan
her cümleye...

Uzak diyarlardan esiyor,
bu matem yüklü bahar havası,
Çünkü yalnızlığımı yalnız bırakınca yalnızlığın
Kızıl bir akşamın saçlarına dökülür
Sanatçı ruhlu ışığın,
Saçlarından süzülen gül kurusu bakışlarında ıslanıp da
Bir akşamüstü doğar umut
Ve hiç yaşamadan ölür...

Cam gibi ışıldayan soğuk sulardan
Çıkınca çakıl taşları ve hatta inci mercan,
Nasıl da parlarlar öyle
Tarif etmek için gözlerini...

Su akar, gün aşar takvimleri
Ve zaman ıssız bir çöl yolculuğuna dönüşür
Sanki, sen önde ben arkada
kaybolan ayak izlerinin gizemli takipçisi...

Ve bu sır gibi şiir
Şuursuz bir anda gelen kelimelerin raksı
Yaşadığım hayatın tam aksi bir yönde
Çıkmaz sokak labirentlerinde
Bir kalp çarpıntısının dizelere izdüşümü...
Güz düşümü saçlarına ve çakıl gözlerine, armağandır...