Lavinya Dergisi
VİTAMİNMerhaba sevgili okur… Bugün sizlerle vitamin hakkında konuşmak istedim. Hep birlikte vitamin ne demek? Ne işe yarar? Nasıl alınır? Kaynağı nelerdir? Eksikliğinde neler olur? Fazlalığında neler olur? Dilerseniz hep birlikte İnceleyelim. Vitamin: Yaşbilim (biyoloji) terimidir. Hayvansal metabolizma için gereken ve organizmaya besinlerle ya da ilaç olarak dışardan sağlanan biyokatalizör maddedir. Genellikle taze besinlerde bulunan, vücutta eksikliği çeşitli hastalıklara yol açan, organizmaya besin veya ilaç olarak dışarıdan sağlanan maddelere verilen genel addır. Vitaminler çözünürlüklerine göre iki guruba ayrılırlar. Yağda çözünen ve Suda çözünen vitaminler vardır. Peki yağda ve suda çözünen ne demektir? Yağda çözünen, (eriyen) İnsan vücudu yağda çözünen vitaminleri yağ dokularında ya da karaciğerde depolar. Aynı zamanda bu vitaminlerin rezervi günlerce ve ayarlarca vücudumuzda kalabilir. Suda çözünen, (eriyen) Vitamin türlerinin emilimi kan dolaşımı sırasında gerçekleşir. Bu vitamin türlerinin suda çözülerek kan dolaşımımız sırasında emilimi, enerji oluşumunda oldukça önemli bir yardımcıdır. Yağda çözünen vitaminler, A, D, E, K vitaminleridir. A VİTAMİNİ: A vitamininin aktif formları retinol, retinal ve retinoik asittir. Doğada ve organizmada sentezlenen A vitamini trans yani geçiş şeklindedir. A vitamini doğada genellikle uzun zincirli yağ asitleriyle esterleşmiş durumdadır. Bu haliyle oksijen, ışık, sıcaklık gibi dış etkenlere karşı dayanıklılık kazanır. Kaynakları: A vitamini karaciğer, yumurta sarısı, tereyağı gibi hayvansal kaynaklarda bulunur. Fonksiyonları: Görme siklusu: Retinanın görevi ışığı sinir iletisine çevirmek ve görme bilgisini doğru almaktır. Gözün retinasında iki tür fotoreseptör hücre vardır. Bunlardan çubuk hücreler ışık, koni hücreler renk görmede görev alır. Bu fotoreseptörler ışığı atomsal harekete dönüştürür ve sinir impulsunu yani uyarıyı başlatır. Büyüme: A vitamininden yoksun bırakılan hayvanlarda, tat tomurcuklarının keratinizasyonu nedeniyle iştah kaybı gelişir. Kemik büyümesi yavaştır ve sinir sistemimizin büyümesine eşlik edemez. Bu durumdan ötürü merkezi sinir sistemimizde hasara yol açar. Toksisitesi: A Vitaminin fazlası, retinol-bağlayıcı proteinin kapasitesini aştığından dokularda birikir ve doku hasarına yol açar. Toksisite özellikle santral sinir sistemini etkilediğinden baş ağrısı, bulantı, ataksi (Kas koordinasyonu bozukluğu), anoreksi (iştahsızlık) gibi BOS (beyin omurilik sıvısı) basıncının artmasına bağlı bulgular görülür. Hepatomegali; karaciğerde histolojik değişiklikler, hiperlipidemi; uzun kemiklerde kalınlaşma, hiperkalsemi yumuşak doku kalsifikasyonu, deride kuruluk ve alopesi (saç dökülmesi) toksisitenin diğer belirtileridir. Gebelikte fazla alınması fetus gelişimine etki ederek sakatlıklara yol açabilir. Eksikliği: Karoten ve retinol karaciğerde depolandığı için eksikliğinde sırasıyla karaciğer, plazma ve son olarak retinada düzeyleri düşer. Bu durumda gece körlüğü (niktalopi) daha sonra kornea keratinizasyonu ve körlükle karakterize kseroftalmi (kurugöz) ortaya çıkar. A vitamini immün sistem hücrelerinin farklılaşmasında da rol aldığından eksikliğinde enfeksiyonlara eğilim artar. D VİTAMİNİ: Organizmaya çoğunlukla hayvansal ve bitkisel besinlerle provitamin olarak alınan D vitamini, bir sterol türevidir. Bitkisel kaynaklı ergokalsiferol ve hayvansal kaynaklı kolekalsiferol olmak üzere iki formu vardır. Ergokalsiferolün kolekalsiferolden farkı, yan zincirinde çift bağ ve bir metil grubu içermesidir. UV etkisi ile ergosterolden ergokalsiferol oluşur. D vitamini, güneş ışığından yararlanmanın kısıtlı olduğu durumlarda besinsel bir gereksinimdir. Kaynaklar: Hayvansal kaynaklı olan D vitamini (kolekalsiferol) balık yağı, karaciğer, yumurta sarısı ve az miktarda olmak üzere sütte; bitkisel kaynaklı D vitamini (ergokalsiferol) en çok yosun ve mantarlarda bulunur. Fonksiyonu: D vitamininin başlıca fonksiyonu kalsiyum ve fosfat homeostazının kontrolüdür. Paratiroid hormonu D vitamininin etkisinin düzenlenmesinde önemlidir. Düşük serum Ca** düzeylerinde sentezi uyarılan PTH'un l-a hidroksilaz aktivitesini arttırması sonucu kalsitriol oluşumu artar. Kalsitriol kemik rezorpsiyonunu uyarır ve böbreklerden kalsiyum atılımını inhibe eder. Serum Ca** düzeyinin yüksek olması halinde ise PTH sekresyonu durur. Eksikliği: Geliri düşük grupta, kronik alkolizmde, katı vejetaryenlerde ve güneş ışığı ile az temas edenlerde D vitamini eksikliği görülür. Yağ emilimini azaltan sebepler, ciddi karaciğer ve böbrek hastalığı, yaşlanma gibi durumlar da eksikliğin ortaya çıkmasına yol açar. Ayrıca bazı ilaçların (steroidler) uzun süreli kullanımı D vitamininin inaktif (eylemsiz) şekline dönüşümünü uyararak eksiklik belirtilerine sebep olur. Eksikliğinde primer olarak etkilenen kemik dokusudur. Ortaya çıkan klinik tablo çocuklarda raşitizm, erişkinlerde ise osteomalazi olarak adlandırılır. Bu hastalıkların her ikisinde de kemiklerin mineralizasyonu tam olmaz ve kırıklara eğilim artar. Toksisitesi: Ca** absorpsiyonu ve kemik rezorpsiyonunun artması hiperkalsemi ve metastatik kalsifikasyonlara sebep olabilir. Hiperkalsemi, kalsiüri ve böbrek taşları oluşumu artar.