Lavinya Dergisi

LOKMAN HEKİM
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Hayatta hep matematik denklemleri olacak değil, şu x ve y ile başlayan. O kafa karıştırıcı çözemediğimiz her an. Çok daha basit neden ve sonuç ilişkileri var mesela! Yaşamı ertelemek denilen iki kelimeyle sözcüklere tutunan. Sabah çalan sinir bozucu saatin alarmı, nihayetinde bir düşman. Oysa uykusu var, gözlerin mışıl mışıl. Kapat, ertele veyahut kalk komutuyla güne başlanan. Ah ne değerli şu zaman! Dönelim basit denklemlere; ertelenen arama eşittir, geç gelen af dileyiş. Ertelenen sevimli ruh hali eşittir, pencerenin önündeki gülü fark edememek. Ertelenen hayal, gerçekleşmesi için uygun şartları bir türlü bulamamak. Ertelenen sözcükler, belki bir gün sonra sahibini görememek. Ertelenen işler, fazlasının birikmesiyle başarılı olamamak. Ne çok örnekleme yapılır aslında, ama nice başka satırlar bekler yazım sırasını daha. Yoksa insanoğlu kendisini ölümsüz mü sanmakta? Vaktiyle her çiçeğin her otun özelliklerini bilen, dertlere deva olan, şifa dağıtan o ismin kapısına yüzlercesi dayanmakta. Kendilerine ölümsüzlüğü bulmalarını istemekte. İstemekte ama Lokman Hekimin bile muvaffak olamadığı unutulmakta! Gerçeğe dair efsaneler anlatılmakta! Birine göre ölümsüzlük iksirini bulmakta; fakat şişeyi köprüden geçerken kaybetmekte. Bir başkasına göre; eline yazdığı ölümsüzlük formülü yağmurda silinmekte. Bir başka rivayete göre de Yüce Mevlâ’nın emriyle Cebrail tarafından yok edilmekte. Sonuç olarak elimizde iksir var olmamakta. Yıllar geçmekte… Yapamadığı her bir arzusuyla hayıflananla, bir zaman önce onu erteleyenin aynı kişi olduğunun çoğu farkında. Bu yüzden içten içe kendisine yüklenmekte. Sadece güvenli limanlarının konforundan çıkanlar hayattan tat almakta. Çerçevesi çizilmiş rollere ek zaman üretmekte beynin elinde. Harca kazandığını, kimse malı ile gömülmemekte. Fısır fısır, bağıra çağıra, kinayeli, kinayesiz. Kim ne dersin aldırma! Canın mı istedi? Bırak ulu orta şarkılar söyle. Bitirelim işlemi denklemin çok bilinmeyenli olanı sevilmemekte. Çözümü bu denli zaman gerektirmemekte, eşittir üzerine kurulmakta. “Nefes: Yaşam.” An! An! An! Yarını bekleme. Git o tiyatro oyununa, al bu kırmızı ayakkabıyı, gör şu şehri. Seyretme! Âşık mısın? Durma söyle. Geleceğinle sözleşme imzalamadın, dünü yaşadın, bugüne tutunmayı dene. Yahu acıktıysan ye, okşa ruhunu, atla uçağa, kokla mimozayı, yeni bir dil öğren, uykun geldiyse uyu. Bekleme! Bir Lokman Hekim daha gelmeyecek. Tekrar yazıyor satırlar yok iksir yok. “Şartlar” kelimesini diline pelesenk eyleme. Yahu erteleme…