Lavinya Dergisi

SİMURG
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Simurg! Anka kuşu! Tuğrul kuşu! İsimler farklı olsa da yüklenen misyon aynı, o varlığa. Küllerinden doğmak! Pers, Fars, Türk mitolojileri, Kaf Dağı, bilgi ağacı gibi kelimeler hikâyesinde yer alsa da sonuç umut görmek, o duruşta! Tekrar ayağa kalkmak! İnsanoğlunun yaşadığı zorlukları üzerinden atması! Sadakat, zarafet, hakkaniyet, tekâmül, ölümsüzlük ile harmanlanması. İşte burada Anka’nın büyüsü ve ölür ölmez yuvasında yeniden hayat bulması, hiç ölmemiş gibi, sanki sihirli iksir içmiş dili. Efsaneye göre Simurg ya da bilinen adıyla Zümrüd-ü Anka kuşu, bilgi ağacının dallarında yaşar ve akıllara gelebilecek her şeyi bilir, bütün kuşlar ona inanır, başları sıkıştığında onun yanına koşar. Bilge kuş öleceğini hissettiği zaman kendisine ağacın kuru dallarından yeni bir yuva yapar. Hiçbir zaman ne olduğu anlaşılamayan yapışkan ile yuvayı sıvar, sonra ölümü bekler. Güneş tüm görkemiyle ortaya çıkar, kuru dallar yanar, böylece Simurg küllerinden yeniden doğar. Günlerden bir gün kuşların başına, çözümünü bulamadıkları bir dert gelir. Kuşlar düşünüp taşınıp Anka kuşuna danışmaya karar verir. Ancak Anka kuşunu aralarında henüz gören yoktu. Belki o sadece dillere bilgeliğiyle masal olmuştu. Tam pes etmek üzerelerken bir işaret gelir. Simurg’un kanadından bir tüy diyarlarına uçar. Kaf Dağına çıkma ve Anka’yı bulma fikri yönünde karar alınır. Fakat yolculuk zor geçecektir. Çünkü ona ulaşmak için yedi vadiden geçeceklerdir. Nefs Vadisi: Uçsuz bucaksız güzelliklerle dolu, dert ve tasanın olmadığı, isteklerin gerçekleştiği vadidir. Bazı kuşlar yorgun düşer. Mekânın büyüsüne kapılır. Kolay yoldan isteklerinin gerçekleşmesi hayaliyle amaçlarından vazgeçerek orda kalır. Aşk Vadisi: Sisten göz gözü görmeyen vadidir. Bu nedenle ağaçlar kuğuya, yollar sülüne dönüşür. Aşık kuşlar büyüye kapılıp oraya yerleşir. Cehalet Vadisi: İyice yorulan zayıf kuşlar düşünmemeye böylece hafiflemeye karar verir. Ne gerek vardır onca yolu bilgi için gitmeye? İşte onlar vadide kalıcı olur. İnançsızlık Vadisi: Yol uzadıkça uzar. Bıkkın kuşlar Kaf Dağı’na hiç ulaşamayacaklarına karar verir. Umutları yiter. Birkaç tanesi vadide kalır. Yalnızlık Vadisi: Kuşların bir kısmı o vadiye sadece kendileri ulaşmış gibi bir hisse sahip olur. Tek başına uçar, tek başına avlanır. Birlik olanlar yola devam ederken o kısım kalır. Dedikodu Vadisi: Vadiden fısıltı sesleri gelir. Fısıltılar Anka’nın yandığını tüylerinin olmadığını söyler. Diğeri ise yanına gelen herkese saldırdığını beyan eder. İnananlar diğer vadilerde ki gibi kalır. Ben Vadisi: Herkes lider olmak ister. Sona yaklaşılır. O kuşlar kendi bildiklerinin doğru olduğunu düşünür. Öne geçip yol göstermek için kıyasıya rekabet başlar. Ben demekte ısrar edenler orada kalır. Nihayet yolculuk sona erer ve zirveye ulaşılır. Geriye sadece otuz kuş kalır. Yuvaya vardıklarında Simurg’un otuz kuş olduğunu hepsi anlar. Herkes kendi bedeninde Anka Kuşunu yaratacak güce sahip olsa da, pes etmeyenlerin bilgeliğe ulaşacağını öğrenir. Belki de her biri sonrasında defalarca yanıp kül olur. Yeniden doğmayı öğrenir. Yaşamak! İnsanoğlu Simurg misali kaç vadiden geçer? Yol ne kadar sürer? Hangi vadide kalır? Veyahut yiter? Yılgınlık mı, bıkkınlık mı can acıtır? Anka kuşu olabilmek için yanına kaç kalp katmalıdır? Savrulur mu? Bilgeliğe doyar mı? Ben oldum der mi? Kaç yara alır? Kimi sarmalar? Kaf Dağı nerededir? Ayağa kalkmak için kaç defa yere düşmelidir? İnsan kalabilmek zor mudur? Şeffaf şişelere en çok hangi sırrını koymuştur? Daima mavi renge mi hayran olmuştur? “Küle döndüysen, yeniden güle dönmeyi bekle.” Mevlana sözleri ne kadarda doğru. Zira Anka kuşu kimi deyişte efsanelere hapsolmuştu. O meziyet sadece ona mahsustu. Lakin her beden vakti gelince yeniden parlıyordu. Hayır diyebildiğinde celladına; güçleniyordu. Belki Anka’nın sırrı yuvasının yapışkanında saklanıyordu. Çünkü İnsan da büyüdükçe kendini keşfediyordu! Yanan kuru dallarına aldırma. Güneş her sabah yeniden ihtişamıyla doğuyordu.