Lavinya Dergisi

YALNIZ ŞAİR
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Daha ilk günden başlamıştım bu sevda türküsünü yazmaya,
Yüreğimde notalanan şu şarkı sözlerini susturamıyordum,
Zaman geçmiyordu onu gördüğüm anlarda,
Ben durmadan koşuyordum içimde ona karşı,
Bir insanın bir insanı böyle değiştirmesi mümkün müydü?
Bilemiyor, yine de inanmak istiyordum,
Yorgundum,
Yılların ardından gelen şu gönül dağımda ki sert kış,
Bahara ilk defa bu kadar yakındı,
Belki de yalancı bahardı,
Çiçeklerimi soğuğa mahkum etmek istemiyordum,
Yine de içimde bir istek,
Bu kez bir başka çağlıyordu şelalenin sesi,
Bu kez başka bir şiir yazıyordum kağıda,
Gökyüzü bulutlarını temizliyor,
Maviliğine bürünüyordu seninle,
İçimi dinlendirmem gerekiyordu,
Ve ben bir tek senin manzaranda,
Senin sözlerinle dinleniyordum…


Diyerek açtı gözlerini yalnız şair. Biliyordu ki yine o rüyalarında ki esrarengiz kadının güzelliği ve gizemine bir şeyler yazıyordu. Daha doğrusu yazmaktan kendini alamıyordu. Yanı başındaki sudan bir yudum aldıktan sonra dışarda yağan karı gördü sokak lambasının yansımasından. Kış bitmiyordu hiç, yeniden yeniden başlıyordu ayazlı ve soğuk geceler. Baharın bu kadar zor geldiğini hiç bilmiyordu, oysa çocukluğunda nede güzeldi mevsimlerin geçiş hızı. Farkında olmadan kışı baharı ve yazı tüketiyordu ve yine de yorulmuyordu koşmaktan. Yalnız şairin rüyalarındaki kadına gerçekte de kavuşmaya ihtiyacı vardı artık. Çünkü yaşamak için nefes almaya, nefes almak için duyguya ihtiyacı vardı. Her duyguyu göğüs kafesinde barındıran bu şairin sevgiye sevilmeye dair umutları gün geçtikçe azalıyor, rüyalara olan merakı artıyordu. Mevsim kıştan çıkmıyor, zamanı bir türlü ileri alamıyordu. Rüyalar gerçeklerden çok uzaktı ve güzel gizemli kadın bir türlü şehrime, bir türlü gerçeğe gelmiyordu…