Lavinya Dergisi
İÇİMDEKİ SESİçimizde
biriktirerek bir dert okyanusu haline getirdiğimiz sıkıntılarımız, yönümüzü
tayin edecek bir hazinedir aslında. Kafamızı neye takıyorsak, bizim imtihanımız
ve çıkış yolumuz o sıkıntı da saklıdır. Derdimizin dermanı derdimizin içinde
gizli ve bizim bulmamızı bekliyor. Karanlık kuyulardan, ıssız gecelerden, kömür
karası düşüncelerden bizi çekip çıkaracak olan o yolu bulmamız bizim elimizde
ve içimizde. İçimizi bir dert kapladığı zaman hangi tarafa meylediyorsak
yönümüz ve yolumuz zamanla hep o tarafa doğru ilerliyor. Kendi içimizde
seçtiğimiz yol ne kadar doğru ne kadar yanlış diye tartmadan yaşamaya
başlıyoruz. Olur olmaz şeylere üzülerek yönümüzü de hüznümüzü de ziyan
ediyoruz. Oysa dert insanı Allah'a bir adım daha yaklaştıracak olan en mükemmel
vasıtadır. Kendi içinde doldurup taşırdığın dert okyanusuna düştüğün zaman, bu
benim imtihanım, bu benim derdim, bu benim çıkış yolum, bu benim Rahmana
yakınlaşma aracım diye bakarsan derdine, işte o zaman dert sana derman olur.
Kurtuluş reçetesi olur da derdine hayran olursun. Sıkıntıya düştüğün zaman seni
o sıkıntıdan kurtaracak olan da içine düştüğün sıkıntıya verdiğin tepkidir.
Mesele farkında olmak. Mesele sıkıntının içindeki Rahmeti görebilmek. Rahmetin
içindeki Rahmanı görebilmek. Zerrenin içindeki kürreyi bilmek.
Kimisi
içinde dert biriktirir, kimisinin derdi yüzüne vurmuştur. Bir garip geldiğimiz
bu dünya da derdimizin de hüznümüzün de kıymetini bilelim. Hüzün bizim
başımızın tacıdır. Çünkü alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (sav) efendimiz 'Ben
hüzün peygamberiyim' diyor, biz hüznü efkar zannedenlerden olamayız.
Yüzümüzdeki hüznümüz bizim kalbimizde yanan ateşin bir göstergesi olmalı.
Derdimizin dermanıdır içimizde yanan ateş. Ve biz içimizde biriktirdiğimiz
dertlerimize en güzel dermanı, hüzün peygamberinin gittiği yolda giderek
bulabileceğiz.