Lavinya Dergisi

GÖBEK BAĞI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Göbek bağı kesilir, yeni doğanın ilk solunum hareketiyle ağlama sesi duyulur. Sorular başlar! Bebek kime benzeyecektir? İştahlı mıdır? Sakin midir? Cesaretli midir? Kıskanç mıdır? Anne karnında hırslı olmayı öğrenmiş midir? Hayırlı bir evlat olabilecek midir ve dünyanın en kadim kafa karışıklıklarından birine bakış; iyilik ve kötülük doğuştan mı gelir? Çocukluğumuzda izlediğimiz çizgi filmlerde iyi ve kötünün savaşına bu denli tanıklık etmişken zihnimiz. Üstelik sonunda kazanan hep iyilik, savaşçı prenses Zeyna nefesimizi tutarak izlediğimiz, Ninja kaplumbağalar pizza saatimiz, Çakmaktaş Vilma ile sevindiğimiz, Susam Sokağı yeni bölümünü heyecanla beklediğimiz. Peki, bunca kötü nereden geldi? Başka bir ekran mı vardı bizim bilmediğimiz? Akıl ve vicdanla yapılır tercihler diye yazılır, çizilir. Eksik olan akıl mı? Vicdan mı? Yeni televizyon güncellemeleri mi? Elbette iyilik arayıp da insan davranışlarında göremediğimiz. İstemeden yapılan kötülüklere incinmeyecek miyiz? Gelelim şu gen meselesine. Bilim, çalışır ve bildirir… Suça eğilimli gen var mı diye araştırmalar yapılır. Tanımlanan bir veri bulunamaz. Anne ve babadan her hangi birisi psikopat olan çocuklar başka bir ailede büyütüldüğü zaman, normal şartlarda suça eğilim göstermedikleri gözlenir. Ancak saldırganlık oranları diğer çocuklara göre yüksek çıkar. Bu gibi dürtüler spora, sanata yönlendirilebilir. Birçok makale, inceleme, gelişim kitapları bu cümlelerle ezber edilir. İyilik ve kötülük üzerine yapılan Sokrates’in savunması ilginçtir. Herkesin içinde iyilik olduğu kadar kötülük de var mıdır? Yani mutlak eşitlik! Bu iki terim doğuştan gelmiyorsa; sonradan kazanılan birer tercih midir? En saf ve temiz saydığımız çocukların dahi doğasında kötülük gizli midir? Karakter değişir, kişiliği tam olarak oturmayan birey çok kolay yakalanır buna. İnsanları salt iyi ya da salt kötü olarak damgalamamak gerekir. Bir parantez açılsın ki en çok gücü elinde bulundurduğunda insanın kötüye ve kötülüğe daha yakın olduğu söylenilir. Bu teoriye çocuklar da dâhildir. Ama aynı tanımla yanlışlıkla yapıldığı ileri sürülenler bilinçsizlik midir? Talihsizlik olarak mı nitelendirilir? Göbek bağı kesilir, yeni doğanın ilk solunum hareketiyle ağlama sesi duyulur. Cevaplar başlar! Bebek güzel bir ömür sürecektir. Bir tutam bile olsa ebeveynlerine benzeyecektir. Kimse ben kötüyüm demez. İyilik ve kötülüğü öğrenecektir. Hayatı tercihlerle geçecektir. Aklı ve vicdanı öne geçecektir. Dilekler dilenmiştir. İnsan elinde olmadan elbette hata yapar, kırar, döker. Ağzından çıkanı bilmez. Özür dilenir. Görmezden gelinir. Dersler tecrübe ile sabitlenir. Sahi öyle midir? Ve dünyanın en kadim cevabına geçelim. “Herkes her şeyin farkında ve hiç kimse hiçbir şeyi yanlışlıkla yapmadı.” Çünkü iyilik ve kötülük en iyi bildiğindir!