Lavinya Dergisi

BAĞIŞLANMAYI DİLİYORUM…
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

İlk defa yolun sonunu bu kadar çok merak ediyorum artık. Nerde nasıl bir vedaya tanık olacağım diye düşünmekten alamıyorum kendimi. Evet yirmibeş yaşındayım henüz ve yolun sonunu merak etmeye başladım. Etrafımda olup bitenler, dünyanın içine aldığı garip güruh, hesaplaşmalar, hesaplamalar ve bir sürü şeyle birlikte artık sonu yaklaştığımızı hissediyorum. Kıyametin nasıl bir şey olacağını düşünüyorum. Bulduğum tek şey ise insanın kıyametinin de farklı bir şey olmadığı. Güveneceği birini görememesi artık etrafında, sahte sevilmelerin çokluğu, acının tek başına katlanıldığı, mutluluğun parayla bile alınamadığı bir durumda işte insanın kıyameti oluyor sanırım. Kimimiz tutunduğumuz bir dalı kesiyoruz bir başka dal bulunca. Kimimiz duygularımızı kandırıp başka duygu ve düşüncelerin peşinden gidiyoruz. Kimimiz acı içinde kıvranıyor kimimiz mutluluğu sonuna kadar kovalıyoruz. Görüyorum ki artık umutlar yirmili yaşlarda bitmeye başlıyor. Coğrafya kaderdir söylemiştim daha önce bunu size ve yine gördüğüm etrafımdaki insanların inançsızlığı oluyor artık. Herkesin içine sığdırmaya çalıştığı bir derdi var şu dünyada. Her evin kapısı akşam olunca kapanıyor ve kimin neyle nasıl savaştığını bilen yok. Önyargılarımdan da kurtuluyorum yavaş yavaş, çocukça yaptığım şeylerin üzerini derin derin çiziyorum. Geçmişe göz atıp geleceğin gelmeyeceğini anlıyorum. Bu dünya başka bir hâl alıyor ve yeni dünyada sanırım benim gibilerine yer yok. Yani varda yok. Kendimi iyilik meleği seçmiyorum elbette günahlarım boyumu aşmıştır şayet. Bağışlanmayı diliyorum. Fakat sizin kadar da değilim elbet, sizden kastım sizlersiniz ve sizler kim olduğunuzu durup düşündünüz şu an. Heybemde biraz olsun vicdan, merhamet, sevgi taşıyorum ve bunlar düşündüğünüzde şayet sizinde heybenizdeyse sizde bizdensiniz. Yeni dünyada yeri olmayanlar. Hoş geldiniz… Kısaca yol uzun değil artık ben hâlâ yorgun ve yalnızım. İçimde buzdan bir adam, yaralı bir kalp, çokça hatıra ve hüzün biriktirdim. Nankör değilim mutlu olduğum bir çok anımı da unutamam zaten. Böyle olmayı da ben seçmedim. Kahrolası bazı şeyler değişmiyormuş insanın içinde, yolun sonuna yaklaştıkça farkettim. Öyleyse düşünmeye ve biraz olsun bir şeylere fayda etmeye devam. Ölene kadar nefes almaya ve beklemeye olduğu gibi…