Lavinya Dergisi

SONBAHARA YASLIYORUM BAŞIMI
Burçin LAÇİN ALTAY

Ömrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.

Sonbahara yaslıyorum başımı

Bakışlarım rüzgâra emanet

Nereye alıp götürürse kabulüm

Tutuklu bir mecburiyet bu

Uzaklara edilen niyetin gücenmişliğinde

Çünkü vazgeçtim nasırlı ayaklarımdan

Ve taşlaşan kalbimden çoktan...

 

Yana döne aradığım masmavi bir gökyüzüydü oysa

Karanlık hapishanesinde ömrümün

Çatallı sesimdeki yoksulluk ve

Çöllerden kurak toprağımla

Memlekete benziyordum bazen

Herkes kadar, herkes gibi biraz

Duyulmuyordu mecnun kalbimin feryadı

 

Rüzgâra emanetim artık hem de baştan aşağıya

Uzaklara taşısın tohumlarımla beni

Çiçeklerin pamuktan polen tozu gibi

Sonbaharın tatlı acı bazen çirkin esintisiyle

Üşütsün yaksın kırsın geçsin bazen

Hayatın hiçliğinde gökkuşağı düşlerimin anlamsızlığı gibi

Sessizleşiyor direncim aniden

Kendimi bırakıp gidiyorum sonunda

 

Kalbimi soğutuyorum sonra

Sonbaharın uğul uğul rüzgârıyla

Tutuşuyor gökyüzü anlamsız fısıltılarla

Turuncu bir sema dolaşıyor rüyalarda

Yaşamaya korkak kalplerin

Per perişan, yapışkan boşluğu

Pişmanlığın elinde oyuncakken

Düşlerin kapısında sürgünüm yine

Sürekli sesimde rüzgârsız küller

Ah bir esse de deli deli uçup gitseler…