Lavinya Dergisi
ZAMANA TAŞINAN BENLİKÖmrü ferahlatan mis kokulu sabahları duymak için, gerçek sevgiye ulaşmaktaydı hep umut.
Ruhumun kehanetinde melankoli ağrıları
Gaflete düşmüş kılıç keskinliğinde düşlerim
Kum saatinde ince ince zamanın geçişi
Bilincime sarı bir gökyüzü sunuyor
Sanki hep akşamüstü kızıllığına uyanıyorum
Küle dönen her ömrün zifiriliğinden geriye kalandır
bu!
Doyumsuz karnım, doyumsuz aklım, doyumsuz kalbimle
Dargınım imkansızlığı icat eden fikirlere
Hiçliğin boşluğunda savrulurken hareketsiz zihnim
Düşmek birdenbire nasıl gergin bir eylem bende
Yerle bir olduğumda her seferinde
Topluyorum yer yüzüne dağılan parçalarımı
Puzzle gibi birleştiriyorum kendimi
(eksikli / eksiksiz)
Yıpranmış, ezilmiş, itilmiş ne varsa
Biliyorum yine bana ait, yeniden bana dair…
Çünkü omuzlarım hep taşır beni akıp giden zamana…