Lavinya Dergisi
ACININ BİLİMİTutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.
İçinin hüzün kuyusunda
Lâl bakışlar, kör cümleler, sağır ağıtlar saklı
henüz açılmamış Pandora'nın Kutusu'nda
dibine düşmüş buruşuk aklı...
Hilâl gibi çatık kaşlarındaki geniş açının
Geniş bir acıyı resmettiğini
bilmez hiçbir matematikçi...
Ve alnındaki ince çizgilerin
kaç yaradan sonra
bu denli derin çizildiğini,
anlamaz ressamların renkli fırçaları...
Kurak iklimlerin asi rüzgarı nerede bitecek?
Batıdan doğan güneş yine batıdan batacak belki!
Ve bulutlu bir akşamda gelen beklenmedik yağışlar...
İçinin kaç sokak ötesinden geçecek?
Kaçıncı odacığına dökülecek kalbinin,
Gözlerinden yüreğine baskın yapar gibi,
Bilemeyecek kardiyologlar!
Hangi kapıyı çalsa eli boş dönen dilenci hüznüyle,
göğsüne doluşan o içli ağıtlar,
Ne muson yağışları gibi,
Ne gök gürültülü sağanak...
Yazmaz coğrafya kitapları, yazamayacak...
Bu demli iç çekişler, ne denli anlaşılır bilim kitaplarıyla
serseri kurşun yağar gibi gökyüzünden
Ve sanki kırık kanatlı bir kuşun
çakıl taşı gözlerinden
dökülür gibi,
gökyüzüne uzanan ölüm çığlığı
gökkuşağı misali gibi,
yer altından kaynayan gayzer gibi,
israf çırpınışların eceli
doğum sancısından kurtulan annenin
yeni bir hayatı doğurması gibi,
Ölen her düş
yeşermiş bir ecel gibi,
Kaybettiğin her oyun kazandığın zafer gibi
peyda olacak bilinmez topraklarında özünün...
Yaşamak yokuşunda nefesin ciğerlerindeki son demi,
son bir adım, son bir çare biçare hâline
yekpare değil, parça parça edilmiş bir hayatın
dikenli yollarında kaybedilmiş yol haritası,
yaşamak denen illetin
mecnunu , seyyahı , müptezeli çıkmaz düşüncelerin...
Kaç asır sonra değişir,
kaç zaman önce anlaşılmış bir fikir
acının bilimi...