Lavinya Dergisi
KİM BİLİRTutsak kaldı dudaklarının arasında, Yüreğinin esaretinden kurtulamayan Seni Seviyorumlar.
Yol yakınken, sis çökmemişken
Duvarlar üzerime hareketlenmemişken
Henüz açılmamış sayfaların hayalî ile yaşarken
Kaç ruh yaşındaydım,
Bedenim kaç kemikten oluşuyordu?
Ve yaralar almamışken etlerim
Ne kadar güzel görünüyordu?
Aklım, kalbimle neden boğuşuyordu?
Kim bilir...
Zaman ıssız bir bilmece ve sonu muamma
Güneş erken açmakta
Ay geceden kaçmakta
Geçmişi düşünürken,
Geleceğim kararmakta...
Hazin bir hikayenin başkahramanı
Hüzzam nağmelerin güftesinde
Kaç nakarat gözyaşı, kaç içli nağme saklı?
Kim bilir...
Kim bilir...
Kervan yolda dizilir derken
Yol kervanı dizecek, yol yola getirecek
Yoldan çıkmamak için
Yolda kalmak gerekecek
Su akarken yokuşlardan, yol açarken kendine
Su gibi mi olmak gerekecek
Yol gibi mi ?
Kim bilir...
Kim bilir...
Kararsızlığın kararlılığında boğulurken
Karar verecek güçler ararken ruhunda
Hep aynı yaradan yaralanan
Kabuk tutmayan acıların
Dik yamaçlarında yorgun...
Özgür atlar gibi koşmak isterken çayırlarında hayatın
Tutsağı olmuşsa bedenim ruhumun
Zihnim kemiriyorsa bilinmezlerimi
Güneş vaktinde doğacak mı bir sabah?
Ay ışıldayacak mı yeniden gecelerime?
Kim bilir...
KİM bilir ? bilirim...
Ben SENİ bilirim, derdime çare.
Çare olur mu yarama?
SEN bilirsin...