Lavinya Dergisi

SU GİBİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Gitmek mi zor, kalmak mı? Giden mi üzülür, kalan mı? Yeni nesil teknolojiyle mesafe kaldı mı? “Hoşça kal.”, “Kendine iyi bak.”, “Su gibi git, su gibi gel.” İlk iki cümlenin iletisini beyin hiç yadırgamadı lakin su gibi seyahat yapılır mı? Suyun varoluştan bu yana olan ihtişamlı şanı anlaşılır mı? Gözlerimiz dolu dolu su doldurduğumuz o güğümler anılarda mı? Hatıralarda sesi saklanır mı? Yoksa izi kalan ne kadar ağır oldukları mı? Harfler satırlara karalanır da, suyun hafızası var mı? “Antik dönem Mezopotamya gelenekleri” ve su tanrısı olarak gördükleri “Enki”ye dua etmek. Enki’nin kutsalı olan suyu gidenlerin arkasından dökmek yüz yıllarca yapıldı. Gidene iyi şans getireceğine inanıldı. Bazı kaynaklar çok daha öncesi şaman adetlerini dahi işaret eder. Yani su varoluştan bu yana tüm kültürlerde önemlidir. O engel tanımaz. Dağ, taş deler, yoluna ulaşır. Saflık ve temizliğin sembolüdür. Bolluk ve mineral deposudur. Hem gökten gelir, hem yerden. Dünyanın ve insan bedeninin önemli bir bölümü de sudur. Bu nedenle “Su gibi aziz ol.” denir. Uğruna savaşlar yapılmıştır. Petrolden daha önemli olsa da, susuz kalınmadıkça kıymeti bilinmemiştir. Eğer ırmakta su kalmadıysa, bu ırmağın değil insanın suçudur. İftira! Ne de olsa insanoğlu her noktada masumdur. Çünkü daima meşguldür. Belki de yine bir gidenin ardından su döküyordur. Doğru mu zor, yalan mı? Doğru söyleyen mi kazanır, bahane bulan mı? Su akar yolunu bulur ama insan hangi noktada viraj alır? Gaza basar veyahut soluklanır? Nefes aldığı yer neden yine suya yakındır? Mavi, turkuaz, yeşil… Aslında saydam olan suyun rengidir. Işıklara göre renklenen nehir. Peki, insan neye göre şekillenir? Bukalemun gibi olmak mı gerekir? Oysa gerçek su gibi nettir. Yapılan iyiliğe kaç diyet gerekir? Bu beklenti tefecilik değil midir? Sakin suyun daima derin olduğu bilinmez midir? Suya benzer insan. İnsana benzer su. “Nice balık vardır ki su içinde her şeyden eminken boğazının hırsı yüzünden oltaya tutulmuştur.” diyen Mevlana, insanı da betimlememiş midir? Su sesi huzuru lazım hepimize. Mezopotamya geleneklerinden, şaman adetlerine, bir yudum su ile giderilen kahvenin telvesine… Doğumu bir damla su, ölümü toprak olan beden! İster yolcu ol, ister hancı. Giden ya da kalan, su döken, ardından dökülen. Bir çeşme gibi aksın yolun. Düşünenler için bir tragedya olduğunu unutma ömrün! Hiçbir şey yapamıyorsan iç bir bardak su, azalsın susuzluğun…