Lavinya Dergisi

SESSİZLİK
Mehmet BOYACI

Kimseye sorma kimse bilmez bende ki seni, Yalnız sen okursun gözlerim de kendini..

Bugünlerde yirmi sekizimden gün almış bulunmaktayım. Yolun başını geçeli çok oldu. Ama yarıladım da diyemiyorum. Sorsan yirmi yediye dair pek fazla bir şey de anlatamam. Bir parça gönül burukluğu, biraz pişmanlık ve olabildiğince sessizlik. Hani derler ya en çok yüzü gülenler, içi hep ağlayanlardır diye, öyle. Aslında hayat bizlere fena şeyler de sunmuyor değil hani. Belki bizler gürültülü yaşayıp sessizliğe aşık kişilerizdir. Kalabalıklardan vazgeçemeyip günün sonunda kendimizi yalnızlığa mahkûm etmeye sevdalıyızdır belki de. Neyse ne diyorduk, 'Sessizlik'. Ömrü bir kelime ile özetlemek gerekirse benim cevabım belli. Yeni yaşımdan gün aldığım ilk günlerimde de cevabım değişmedi. Attığım her adımda daha da sessizleşen bir ben oluyorum. Çünkü çoğu zaman konuşmanın faydasız olduğunu tasdikliyor insanlar tavırlarıyla. Oysa konuşmadan anlaşmaya müsait gözlerimiz ve gönüllerimiz var bizim. Susarak söylenmedi mi bu zamana kadar nice sevdalar. Ne demişti şair, 'Susarak anlattım bütün gizliyi. Sakladım duygumu ben konuşarak'. Evet sessizlikte sevdaya dahil. Evet aşkta aslan payı hep susanların. Sıradaki yaşım ilerlerken sessizlik duygusunun kıymetini daha iyi anlar oldum. Kolay değil herkesler susamıyor. Diliyle belalı olanlarımız var. Dilini silah gibi kullananları dile bile getirmiyorum. Anladım ki ağızdan çıkan her kelime bir ok gibi saplanıyor muhatabın göğsüne. Kiminde ömürlük yara açıyor, kiminin sadrına şifa saçıyor. Şifa olup bir gönülde yer edinmekte senin elinde. Okun ucuna zehir sürüp bir ömür gözyaşına mahkum etmekte. Pişmanlık kolay kolay telafisi olmayan bir şeydir. Ayrılık olur, araya yollar girer, en kötüsü ise ölüm olur. İşte sessizliğin ışığı altında yaşamak, gönlünü değil dilini susturmak herkesin harcı olmuyor. Yolun yarısına doğru ilerlediğim bu günlerde bunları daha iyi anlar oldum. Ve sükutu kendime bir nişan bildim. İYİ SESSİZLİKLER