Lavinya Dergisi

AĞLAYAN BULUT, BİTEN YOL VE ISLAK GÖLGE
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Ben yürüdüm, bir bulut ağladı ve uzadı yol 

Adım adım döküldü dilime 

Unutulmaya yüz tutmuş bir türkünün içe işleyen sözleri 

Ve ağırlığının altında büktü boynunu yediverenler 

 

Yürüdüm ben, bastıran yağmura rağmen 

Suyu sevdim nasıl olsa 

Suya bıraktım, su gibi aktım 

Su oldum belki de, suyu aştım 

 

Zerresine muhtaç, damlalarında aradım şefkati 

Su bulamadığımda toprağa sürdüm yüzümü 

Çatlaklar belirdi önce, yarıklar ve kapanmayan yaralar 

Kurudum, kurudum, kurudum… 

 

Kutsal bir söz, inen bir ayetti yalnızlık 

Sol göğsümdeki dört odalı mabedime 

Ve değiştiremiyordu hakikati hiçbir kalabalık 

Yol uzuyordu, nemli düşüncelerim eşliğinde 

 

Ben yürüdükçe, 

           Bulut ağladıkça  

                      Ve yol uzadıkça 

Biraz daha çektim içime ıslak çimen yeşilini,  

Üstüne bastığım toprağın ezilmişliğini 

Ve daldaki saksağanın sessizliğini 

 

 

Pek değişmedi arşınladığım yollardan bana kalan 

Yolda değil, ne de olsa zamanın elinde eksiliyor insan 

Yol bitti ve bıraktım ardımda ıslak gölgemi 

O hassas bulutun gözyaşı ise hâlâ dinmedi…