Lavinya Dergisi
AĞLAYAN BULUT, BİTEN YOL VE ISLAK GÖLGE“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”
Ben yürüdüm, bir bulut ağladı ve uzadı yol
Adım adım döküldü dilime
Unutulmaya yüz tutmuş bir türkünün içe işleyen sözleri
Ve ağırlığının altında büktü boynunu yediverenler
Yürüdüm ben, bastıran yağmura rağmen
Suyu sevdim nasıl olsa
Suya bıraktım, su gibi aktım
Su oldum belki de, suyu aştım
Zerresine muhtaç, damlalarında aradım şefkati
Su bulamadığımda toprağa sürdüm yüzümü
Çatlaklar belirdi önce, yarıklar ve kapanmayan yaralar
Kurudum, kurudum, kurudum…
Kutsal bir söz, inen bir ayetti yalnızlık
Sol göğsümdeki dört odalı mabedime
Ve değiştiremiyordu hakikati hiçbir kalabalık
Yol uzuyordu, nemli düşüncelerim eşliğinde
Ben yürüdükçe,
Bulut ağladıkça
Ve yol uzadıkça
Biraz daha çektim içime ıslak çimen yeşilini,
Üstüne bastığım toprağın ezilmişliğini
Ve daldaki saksağanın sessizliğini
Pek değişmedi arşınladığım yollardan bana kalan
Yolda değil, ne de olsa zamanın elinde eksiliyor insan
Yol bitti ve bıraktım ardımda ıslak gölgemi
O hassas bulutun gözyaşı ise hâlâ dinmedi…