Lavinya Dergisi
ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDABen zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?
Daha yirmisinde kaçarken
bir derin çukurdan
Yolda
gördüklerine sığınan bir deli fişek
Sığınaklar
asla düşündüğün gibi olmayacak
Ya
üstüne devrilecek duvarlarıyla
Altında
kalacaksın
Ya
seni yutacak en derinlerine
Yok
olacaksın
Hayatın
altın kuralı güvenmemek derler
Güvenecek
insan bulamadığında anlayacaksın
Elinde
bir kaç acı hatıra
Delik
deşik olmuş hayaller
Ve
bir garip çocukluğun
Katili
arasan bulamayacaksın
Kanıt
desen yok
Yaşadıkça
anlayacaksın ki çoğu şeyin ölümü
Faili
meçhullerle dolu
Cinayetleri
saymayacaksın bile
İçinde
ölenleri gördükten sonra
Öldürenlerin
ne önemi kalır ki?
Ahmet'te
öldürse olur Mehmet'te
Zira
sonuçta kıyılan senin masumluğun,
Saflığın
ve insanlığın
Cezasını
vermişte olsan öldüler
Vermeyip
bir kenarda otursan da
Öyleyse
sükut altın diye bürünmek mi gerekir?
Yoksa
eşkıya gibi sağa solu saldırmak mı?
İçimde
bir cenaze var
Dışımda
ölmeye hazır bir beden
Nefes
almayı yaşamak zanneden ahmaklar var
Kuyuya
düşmüşsek çıkamayız
Bizim
Yusuf olmamız imkansız
Bunca
beladan kaçarken denizi ikiye yaramayız
Musa
olmak bize ne yakışır?
Olduysak
eğer bir avuç insanlığın peşindeyiz
Bir
de mutluluğun
Çoksa
şu istediklerimiz şayet
Ölülerimizle
birlikte bırakın bizde ölelim
Değilse
bırakın da biraz mutluluğu tadalım
Zira
ölümle yaşamak arasında nefes almak değil
Mutlu
olup olmamak var…