Lavinya Dergisi

ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Daha yirmisinde kaçarken bir derin çukurdan

Yolda gördüklerine sığınan bir deli fişek

Sığınaklar asla düşündüğün gibi olmayacak

Ya üstüne devrilecek duvarlarıyla

Altında kalacaksın

Ya seni yutacak en derinlerine

Yok olacaksın 

Hayatın altın kuralı güvenmemek derler

Güvenecek insan bulamadığında anlayacaksın

Elinde bir kaç acı hatıra

Delik deşik olmuş hayaller

Ve bir garip çocukluğun

Katili arasan bulamayacaksın

Kanıt desen yok

Yaşadıkça anlayacaksın ki çoğu şeyin ölümü

Faili meçhullerle dolu

Cinayetleri saymayacaksın bile

İçinde ölenleri gördükten sonra

Öldürenlerin ne önemi kalır ki?

Ahmet'te öldürse olur Mehmet'te

Zira sonuçta kıyılan senin masumluğun,

Saflığın ve insanlığın

Cezasını vermişte olsan öldüler

Vermeyip bir kenarda otursan da

Öyleyse sükut altın diye bürünmek mi gerekir?

Yoksa eşkıya gibi sağa solu saldırmak mı?

İçimde bir cenaze var

Dışımda ölmeye hazır bir beden

Nefes almayı yaşamak zanneden ahmaklar var

Kuyuya düşmüşsek çıkamayız

Bizim Yusuf olmamız imkansız 

Bunca beladan kaçarken denizi ikiye yaramayız

Musa olmak bize ne yakışır?

Olduysak eğer bir avuç insanlığın peşindeyiz

Bir de mutluluğun

Çoksa şu istediklerimiz şayet

Ölülerimizle birlikte bırakın bizde ölelim

Değilse bırakın da biraz mutluluğu tadalım

Zira ölümle yaşamak arasında nefes almak değil

Mutlu olup olmamak var…