Lavinya Dergisi

YORGUNUZ
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

Doğduğumuz, yetiştiğimiz çevre, etnik kökenlerimiz, dinimiz, ırkımız, okuduğumuz okullarımızın eğitim seviyesi bile farklı olduğu gibi hayatlarımız ve yaşantılarımız da farklıdır. Hayat hepimizi yormaya ve düşürmeye müsaittir aslında. Hepimiz doğduğumuz ve yaşadığımız çevrenin sistemine göre hayatımızı, yaşantımızı şekillendiririz. Her ne kadar kabul etmesekte belirli bir seviyeye kadar illaki etkisini ve tesirini gösteriyor. Her ne kadar bizi yorsa da düşüncülerimiz, fikirlerimiz, alışkanlıklarımız, halimiz, tavrımız bunu bir şekilde yansıtıyor ve hayatımız da almak istediğimiz kararlarda muhtemelen baş rol oluyor. Bazılarımız bunu istemsizce zorunluluktan yapıyor olsak da yaşamımıza bir şekilde ortak ettiğimiz mecburiyetlerimizden memnun olmadığımız jest ve mimiklerimizden yani halk tabiri ile suratımızın ifadesinden ayan beyan gözüküyor. Zaten bu tür şeylerin etkisinde ve tesirinde kalmadan hayatlarına devam eden insanlar her zaman ve daima farklı karaktere sahip olarak adlandırılıyor. Aslında kimin farklı kimin farksız olduğu açık ve net bir şekilde tartışmaya açık konu. Belki de farklı olan onlar değil bizlerizdir. Yani bizim isteklerimiz ve taleplerimiz doğrultusunda davranmayan bir insanı farklı adlandırmak aslında bizim ne kadar sabit fikirli insan olduğumuzu gün yüzüne çıkartıyor. Nasıl mı? Şöyle ki bir çocuk düşünün sayısal alan ile ilgili derslerde başarılı değil fakat sözel alan ile ilgili olan bütün derslerde benliği ile ön planda. Yani bizim toplumumuzda kabul edilen, psikolojik baskı ile kabullendirilen adeta kanayan yaramız haline gelen düşünce; sayısalı yapıyorsa akıllı, zeki, çalışkandır fikri yüzde doksan toplumumuzda kabul edilmiştir. Şimdi düşünelim. Farklı olan kim? Sayısal alanda başarılı olan mı? Sözel alanda başarılı olan mı? Mutlaka hepimiz bu noktada farklı fikir ve düşüncelere sahibiz fakat benim şahsi fikrim her ikisi de farklı. Zaten herkes, her şey aynı olsaydı siyah ve beyazın farkı olmadığı gibi hiçbir şeyin kıymeti de değeri de olmazdı. Yorgunuz... peki neden yorgunum? Çünkü yaşadığımız yer yüzü, içerisinde bulunduğumuz toplum yüzyıllardır insanların menfaat ve çıkarları doğrultusunda şekillenmiş, kurulmuş aynı zamanda nesilden nesile bir miras gibi aktara aktara gelmiş. Geldiği ile yetinmeyip birde adeta damarlarımızda gezen kan gibi, aldığımız nefes gibi bizden biri olarak yaşıyor. Hiçbir zaman değişkenlik göstermeden bir gen gibi nesiller boyu devam hastalıklarımız bizleri adeta manipülasyon ederek içerimize yerleşmiş gayet normal bir hadise gibi toplumu empoze ederek içerisine nüfuz etmiş. Yorgunuz… çünkü insanların fenalıklarından, kıskançlıklarından, kibirlerinden, kirli düşünce, fikirlerinden bıktık usandık artık. Yorgunuz… çünkü kimsenin kimseye tahammülü, sabrı, sevgisi ve saygısı kalmayan bir devirde yaşıyoruz. Aslında hepimiz farklıyız. Hiçbirimiz aynı değildik ama anlaşamadık. Belki de anlaşmak istemedik. Hiçbirimiz aynı değiliz sadece bize istemsizce giydirilmiş bizleri istemsizce empoze eden toplumun kendi varsayım ve kuralları karşısında aynıymış gibi göründük çünkü hemen hemen hepimiz aynı maskeyi takmak zorunda bırakıldık. Takmayanlara da farklı dedik. İşte bu yüzden toplum olarak, insanlık olarak yorgunuz…