Lavinya Dergisi

ZAMAN
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Zaman veya vakit; ölçülmüş, ölçülebilen dönem. Uzaysal boyutu olmayan bir süreklilik. Yıllar boyu felsefenin ilgi alanlarından biri, matematik ve fizik çalışmalarının temeli. Yuvarlak tanımı bu kelimeler olsa da; bilim dalına, düşünüre, dile, dine, kişiye göre değişen kavram. Tarihler boyu üzerinde tartışılan, varsayımlara dayanan kesinlikten öteye gidemeyen an. Eylem ve boylam. Dünyanın yörünge süresi 365 gün. Marsın ise 687 Dünya günü. Bir Mars yılı 18.809 Dünya yılı. Rakamlar ve sayılar. Kılı kırk yarmalar. Biz geçelim tespitleri, fani insanoğlu için arayalım anlam. Sahi nedir zaman? Ah o köstekli ceplerde taşınan! Zamanı sordular İbn-i Haldun’a; “Bekleyince yavaşlar.” dedi. “Gecikince hızlanır, üzülünce can yakar, mutlu olunca kısalır, acı çekince bitmek bilmez, sıkılınca uzar.” diye de ekledi. Oturtalım tek tek yaşadığımız saat, dakika, saniye beraberliklerini. Beş dakika, bazen ne uzun gelir, kimi zamansa çok kısa. Sonra birçok kelime pelesenk yapmıştır kulağımıza. “Zaman kazanmak, evvel zaman, zamanla unutulur, her şeyin ilacı zaman.” Ah o guguklu saatten çıkan! Sonra, yeterli zamanı olmadığını söyleyen yeni nesil insanı. Bak geçmişe Pasteur, Leonardo da Vinci, Michelangelo... Çık zaman yolculuğuna. Her biri içinde günün saati 24 değil mi? Takvim düzeni tüm gözlerle eşleşmez mi? Sana ay 30 gün, bir başkasına fazlası mı verildi? Şu havalı “Kaliteli zaman” ikilemine yıldız çizip eklenmez mi? Her günü hem ilk günün iştahıyla ve son günün doymuşluğuyla yaşamak gerekmez mi? Ah başucumda horozla çalan! Kelimelerim bu Yaz yanmazsa önümüzdeki Kış donmazsa; filtresiz size ulaşan. Mevsimlerde durmaz akan. Baharı müjdeler begonyalar. İrili ufaklı bahsi geçti de kavramın. En güzel hediyedir; insanın insana verebileceği, ona ayırdığı zaman! Yıllar yılı beslenen, sabırla büyütülen, dilimin ucundaki sevgili… Son bulabilecek olsa da nefes her an. Film şeridi gibi parıldasın kalbine kazılı hatıralar. Saat görevi de görür parmağındaki halkalar. Çizilir, eskir, belki tarih veyahut isim silinir. Ama çalar hep heyecanla, kan pompalar kalp. İşte aşkla yaşadığını hatırlatır o alarm!