Lavinya Dergisi

KAFKA'NIN BEBEĞİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

“Beyaz yalan” denilen şu iki kelime. Ne kadar doğru? Söylenir mi? Yapılır mı? Yazılır mı? Kabul edilebilir yanı var mı? Gündelik hayatta kullansak “yanlış hareket” sayılır mı? Nice sorular eklenir ama… Cevap, niteliğine ve niceliğine göre değişir; evrilir, çevrilir şaşırtıcı bir şekilde. Veyahut tartışmaya açık cümleler dolanır dilden dile. Şimdi beyinlerde üç nokta belirse de gelelim asıl hikâyeye… Yıl 1923, Berlin. Verem olan Kafka gündelik park yürüyüşünü yapar. Bu esnada hıçkırarak ağladığını gördüğü minik kıza kayıtsız kalamaz. Hızlıca yanına gider. Gözyaşlarının sebebini sorduğunda kızın bebeğini kaybettiğini öğrenir. Beraber miniğin bebeğini arar ama bulamazlar. Ertesi gün yeniden aramak için aynı saatte sözleşirler. Kafka, bebeğin bulanamama ihtimaline karşı, parka cebinde bir mektupla gelir. Mektubu yine yoğun aramalardan sonra kaybolan bebek bırakmış gibi bulup, küçük kıza okur. “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için çok uzun bir yolculuğa çıkıyorum. Sana bir gün başımdan geçenleri anlatacağım.” Ve arkadaş olurlar. Çünkü küçük kız avunur. Büyük adama inanır. Ara ara sözleşip buluştuklarında bebeğin ağzından bunun gibi yazılan mektupları kıza getirir. Kafka hastalığı iyice ilerlediğindeyse son görüşmeye satın aldığı oyuncak bebekle gelir. Küçük kız yenisinin kendi bebeği olmadığını anlasa da “Yolculukların onu değiştirdiği ama kalbinin hep aynı kaldığı.” notunu okur ve gülümser. Uzun yıllar sonra, artık bir yetişkin olan küçük kız, gözü gibi baktığı bebeğini, taşınma esnasında yerleştirdiği vitrinden alır. Şöyle yeniden öpüp kokladığında; şimdi ki dikkatiyle minik bir çatlak fark eder ve çatlağın içinde not kâğıdı; bir bakıma mektup bulur. Aynı el yazısıyla şu cümleler yazmaktadır: “Sevdiğin her şeyi er ya da geç kaybedeceksin. Fakat sonunda sevgi başka surette geri dönecektir.” Hikâye bitti mi? Belki… Belki de hiç bitmeyecekti. Neden mi? Kafka küçük kıza bir son değil; özlemin yerine bir başlangıç vermişti. Önceleri hayal âleminde olsa dahi bebeğini özlemekten vazgeçmişti. Çünkü bebek iyiydi ve dünyayı dolaşıp gelecekti. Döndüğünde gördüklerini anlatacaktı. Dertleşecekti. Evet, Kafka beyaz bir yalan söylemişti. Öyle ki; bu yalan kızın hayata tutunuşunu güçlendirmişti. Özü: “içtenlikti.” Nice sorular eklenir ama… Cevap, niteliğine ve niceliğine göre değişir; evrilir, çevrilir şaşırtıcı bir şekilde. Veyahut tartışmaya açık cümleler dolanabilir dilden dile. Şimdi yine beyinlerde üç nokta belirse de; bu iyilik dolu, sıcacık, müthiş bir hikâye. Not: Belki de küçük kızın özlediği artık bebek değil, mektuplardı masalsı sesle. Bakmasını bilirsen, şanslı taraf sadece bebeğin sahibi değildi, Kafka’da nasiplendi kalemiyle. Hak edersen; hayat küçük bir kız çocuğuyla yeniden yazma iştahını getirir, hasta yatağında bile. Yeter ki sen iyi olmayı dile. Selam olsun masum suretlere bürünmüş tüm sevgilere…