Lavinya Dergisi

MİRAS GELİNLİK
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Ey hayal! Günlerden bir gün, aylardan bir ay, yıl bilmem kaç. Sınırların var mı? Kapıların açık mı? Sihirli değnek ile tanışır mısın? Yoksa gerçeklikle yarışır mısın? İmkânsız sözcüğüne tutunur musun? Sıkı sıkıya sarılmak istese yakana insanoğlu, müsaade eder misin? Büyük bir şey başarmak şart mı? Hayatın küçük şeylerden ibaret olduğunun farkına varır mısın? Her fısıltıyı duyar mısın? Hikâyelere inanır mısın? Ey hayal! Günlerden bir gün, aylardan bir ay, yıl bilmem kaç. Ama kahraman bir miras. Hep altın, para, han, hamam kalacak değil ya. O annesi ve babası ölünce amcalar, teyzeler, halalar derken… Dayıkızının evine gelmişti çeyiz sandığı misali. Kısmet bu, kızımızın da çıkmıştı zamanla bir isteyeni. Hiç sorulmadan alyansı parmağına takılmıştı. Yine de mevcut duruma pek bozulmamıştı. Hayaliydi bir beyaz gelinlik; şöyle kabarık, karpuz kollu, simli, pullu cinsten. Damat pek güzel olmasa da gerçekten. “Erkeğin güzeli olmaz!” sözüne inceden boyun eğmişti. Gelinlik, düğün, kına çoktan düşüne girmişti. Nişanın kısası makbuldür diye boşa kulağımıza çalınmamıştı. Eskiler bu defa haklı çıkmıştı. Damat Bey mi nişanı bozmuştu? Dayıkızı gebe kalınca mı “az daha kalsın miras işlere bakar.” diye düşünmüştü. Bilinmez! Söylentidir, duyulur, inanılmaz. Kahramana gelince, vaziyeti öğrendiğinde giden güvey adayına pekte üzülmemişti. Ayıp olur diye ucunu bucağını kurcalamamıştı. Hayali bâkiydi. Yaşı küçüktü. Hele çok talibi çıkardı. Derken armudun sapı, üzümün çöpü, yeni bebekler, işler, güçler, yaşam gayesi. Dayandı ellisine ama bitmemişti çilesi. Akraba, akraba gezmişti. Yetmedi onların çocuklarına da miras olmuştu. Artık vardı yaşlılık aylığı bile. Büyüttüğü bebeler çoktan gelin olmuştu ele. Eh evde de pek işe yaramaz hale gelmişti. Öyle bir odada oturup zamanını tüketmişti. Değişse de saçının rengi, berrak teni, küçülse de bedeni. Hiç gitmedi, yitmedi bir o hayali. Beyaz gelinlik giyememişti. Vitrin, mecmua bakmak şöyle dursun; biriken aylığını çekmeye bile nice zamandır gidememişti. Belki de kabarık gelinliklerin modası geçmişti. Ya da geçmemişti. Bir sabah erkenden evden gitmişti. Evdekiler uyanınca onun için endişelenmişti. Valizi yerindeydi ama kendisi neredeydi? Kaç yaşında kadındı. Sahi altmışına mı gelmişti? Birkaç saat kadar yoktu ya da henüz o kadar değildi. O, nihayet geri gelmişti. Kocaman paketlerle ve minik adımlarla taksiden inerek üst kattaki odasına çıkmıştı. İzahat mi? Hayır vermemişti. Çocuklar “Büyük teyze bize hediyeler almış.” diye pek çok sevinmişti. Ey hayal! Günlerden bir gün aylardan bir ay, yıl bilmem kaç. Miras olan kahraman senden vazgeçmemişti. Paketlerde hediye bekleyen çocuklar istediklerini alamayınca anahtar deliğini mesken bilmişti. Merak böyle bir şeydi. Kim bilir birinin hayali bez bebek, diğerinin kumandalı araba olabilirdi. Oysa gördükleri karşısında kahkahalarla ev inledi. Önce biri, sonra diğeri sessizce odada olup biteni izlemişti. Şaşkınlıklarını dizginleyip daha çok malzeme toplamak istemişlerdi. Sıkılınca “Büyük teyze gelinlik giydi. Aynaya bakıp damatsız dans bile etti.” cümlesiyle konu komşuları gezmişlerdi. Kimse nedenini bilemezdi. Anlamaya çalışmak, özü görmek, yargılamamak zor bir şeydi. O çocukları duydu mu? Muhakkak ki evet. Mahalleli olanlardan sonra bir hayale güldü mü? Gelinimizin utanıp ağladığından bahsedilir. Bilinmez! Söylentidir, duyulur, inanılmaz. Büyük teyze yaşadıklarından sonra belki artık mutludur veyahut küçük odasında mahkûmdur. Ama artık içinde uhde yoktur. Günlerden bir gün, aylardan bir ay, yıl bilmem kaç. Anlasın insanoğlu hayallere gem vurulmaz. Yeni bir gezegen keşfetmektir kiminin ki. Kırmızı basma fistandır diğerinin ki. Hayaller ve hayatlar sözcükleri dilimize pelesenk. Oysa içi dolu, boş. Ütopik, basit. Anlamlı, anlamsız. Hangi kalıba sığdırılır ki istek? Tarifi ruha göre değişir. Hayali olmayanın bitkiden bir farkı kalmaz. Anlaşılma şartı beklenmez. Baraj koyulamaz. Mantık aranmaz. Bir de son satırlar kahramansız bitmez. O zaman selam olsun aynada gelinliğiyle dans eden büyük teyzeye. Alkışlar cesaretine. Acaba gelinliği hayalindeki gibi kabarık mıydı? Ya pullar, sim, karpuz kol. Kafamızı kurcalamamış mıydı? Her birimizin gözünün önünde farklı sahneler oluşmamış mıydı? Merak böyle bir şeydi. Çıkın anahtar deliklerinden. Beyazına kavuşmuş ya; şekli şemaili hiç fark etmezdi. Amannn neyse neydi!