Lavinya Dergisi
ÖĞRENMEKİçerisinde bulunduğumuz yer yüzü ve yaşam alanlarımız tamamen müşterek yani ortak yaşam alanlarımızdır. Her gün yeni bir güne birlikte başlarken konum olarak bulunduğumuz yere göre kilo metrelerce uzaktaki insanlar belki de güne yeni başlıyor. Yani sirkülasyon durmaksızın devam ediyor gece ve gündüz gibi. Hayatlarımızda böyle değil mi? Her gün yeni bir güne merhaba derken yaşayacağımız olayların ne olduğunu bilmeden başlıyoruz yani bize neler katacağını veya bizden neler götüreceğini bilmeden yeni güne merhaba demiyor muyuz? Peki, öğrenmek başlığı neden o zaman dediğinizi duyar gibiyim. Öğrenmek diye söyleyince aklımıza çok büyük ve geniş çaplı şeyler geliyordur mutlaka her şeyi öğrenmek gibi. Evet tamda böyle zaten her şeyi öğrenmek lazım her şeyi bilmek lazım aslında ama unutmayalım ki her şeyi bilmek veya her şey hakkında fikir sahibi olmak her bildiğimizi söyleyeceğimiz veya aktaracağımız anlamına gelmez. Neden mi? Çünkü her şey yerinde ve zamanında söylenirse daha anlamlı ve güzel olur. Bu durumla ile alakalı bir söz okumuştum aynen şöyle diyordu “Her bildiğini söyleme, ama her söylediğini bil…” yani her söylediğini bilmek her bildiğini söylemek gevezeliğinden bizi kurtarır. Peki bizlerin başlıktaki “Öğrenmek” kelimesinden muradımız ve maksadımız ne? Yani neyi istiyoruz neyi amaçlıyoruz. Aslında birçok şeyi istiyoruz ve amaçlıyoruz fakat benim özellikle değinmek istediğim günümüzün belki de yıllardır süre gelen toplum içerisine adeta virüs gibi yayılmış, yer etmiş, acı bir şekilde bizimle yaşayan aynı zamanda asla yerini kaybetmemiş ve güncelliğini korumakta olan korkularımız ve endişelerimiz. Peki bizim korkularımız ve endişelerimiz nedir? Aslında birçok korkumuz ve endişelerimiz var kıskançlıklarımız, egomuz, gösterişli davranmamız, birileriyle sürekli kendimizi kıyaslamamız vs. gibi. Daha birçok örneği var fakat herkes kendisinin nasıl bir karaktere sahip olduğunu biliyor zaten. En büyük korkumuz ve endişemiz ise acı ama gerçek bir şey yapmaya karar vermeden önce hemen aklımıza gelen ilk soru şu insanlar ne der nasıl karşılar? Evet evet yüzde doksan toplum bu korku ve endişe ile yaşıyor. Birçok insan yapmak istediği şeyleri bu yüzden hayata geçiremiyor. Bir insan düşünelim cinsiyeti yaşı fark etmeksizin bir insan düşünelim. Yeniliklere açık ve güncel yaşamayı, farklılıkları seviyor fakat toplum içerisine empoze olmuş falan ne der el alem ne der vs. gibi sözlerin kurbanı olduğu için hiçbir şekilde hayallerini, ideallerini, düşüncelerini ve fikirlerini hayata geçiremiyor. Bizim muradımız ve maksadımız vazgeçirmek! yani istediğimiz ve amaçladığımız şeyi elde etmek. Vazgeçin insanların düşünce ve fikirleri ile yaşamaktan kendiniz olun. Sizi ne mutlu ediyorsa onunla yaşamayı öğrenin insanların ne dediği ile değil. Falan da filan da el alemde her şeyi der asla susmazlar ki yıllardır susmuyorlar zaten sürekli konuşuyorlar. Bu yüzden kendiniz olun ve hayatınıza bakın. En önemlisi de korkularınız ve endişeleriniz ile yüzleşmeyi ve yaşamayı öğrenin çünkü korkuları ve endişeleri ile yaşayan insanlar asla ama asla kazanamazlar. Ebedi kaybetmeye mahkumdurlar…