Lavinya Dergisi

YARASI GÜZEL
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Bakıldığında görülen insanın sureti midir? Boyu, kaşı, saçı? Hangisidir asli ilgiyi çeken? Derine bakmak, öz gerektirir mi? Var mıdır kusursuz, plastik seven? Ya şu sahicilik ne ola ki? Ejderha alevi mi duyguları küle çeviren? Kaç yangın vardır bedeni değiştiren? Nasıl çözümlenir ruh, iki ayağı üstünde yürürken? Bir bavul dolusu cümle var dilimde. Aşk, yara, yâre üstüne. Şair mi eksiksiz sanmakta kendini? Şiirin mi tümleci eksik? El kaldırsın yârini yaralarıyla bilen. Zaman Kaf Dağının ardına çekilmişken. Leyla’nın masalı mı, Şirin’in sevdası mı seni etkileyen? Görüldüğünde tanımlanan, insanın yarası var mıdır? Kesik, batık, kayıp! Hangisidir asli zararı veren? Kaç günde kabuk bağlar izler? Kanatmak nicedir hoşuma gider. Bazen sıyrıklar yakar canımı. “Çay karası” dedikleri sızı burnuma gelir. Beklentilerim uçar yiter. “Oysa tenimin pürüzsüzlüğünü değil, yaralarımın derinliğini görmeni isterdim.” diyebilmek geçer aklımdan. Kelimeleri avuçlarımda saklarım sonra. Hıçkırıklar gece gelir ve uyutmaz. Çok beter! Işıklar sönse de fark etmez. Savaştan çıkmışçasına ağır yaralı gönlüm, gülümse emrini verir beyne. Kanasa da belli etmez. Sarıldığında iyileştiren yara bandı var mıdır? Bez, kauçuk ve şeffaf. Hangisidir asli şifa veren? Kaç dokunuş gerekir yaraya? Kim öpüp koklasa çabuk geçer? Bulutu ağlayan bir tavşana benzetmek mi garip? Daha çok acıması için tuz basmak mı hatıralara? Kırışıklıkları estetikle mi saklarsın? Umursamaz gülümseme mi daha özel? Doğum günü kutladıkça mı büyürsün? İz aldıkça mı? Katilini kaç mevsim seversin acaba? Nice sürgü ile bedeni kilitlersin de. Belki de yılarsın sorulardan. Sadece cevap beklersin. Sahi dil yarasının en ağırı olduğunu bilmez misin? Mısrada kafiye aramazsın da neden insanı olduğu gibi görmezsin? Yoksa kendini salt iyi mi bilirsin? Olabilir misin? Ne yaşadığın değilse bile, ne yaşatacağın senin tercihin! Bak! Gör! Sar! İster yaralı ol, ister yaraya merhem. Yâr veyahut yâren olmak değil mesele. Rastlayabilmek; Bayat çayı tazeymiş gibi içebilene. Sevdiğini medetleriyle görebilene. Güzel olanın, yarasının da güzel olduğunu bilene. “Lütfun da kahrında başım üstüne.” diyebilene.