Lavinya Dergisi

ACILARINA SARIL
Gülşen SARIGÖL

"Yazdığın her harf,yazabildiğin her kelam ölümün elinden kurtardığın serçe kuşudur ve serçe telaşlı değilse öldü demektir"...diyerek kalemini kağıtla buluşturmuş milyonlarca insandan sadece bir tanesiyim...

Ara ara içimi yokluyorum. Bakıyorum neler atmışım, neler kalmış kıyıda köşede. Ellerimi uzattığım yerlere dokunamaz oluyorum çoğu zaman. Lakin hiç vazgeçemiyorum yoklamaktan. Zira her yoklayış, her dokunamayış biraz daha insan hissettiriyor bana. Kenarda köşede bulduğum eskimeye yüz tutmuş yüzler bir bir geçiyor gözlerimin önünden. İçimde bin bir ayrı his onlara karşı beslediğim. Kiminin tüm anılarını unutmuşum sadece bir kokusu kalmış burnuma çalan, kiminin iki kelam sözü kalmış aklımda, kimine beslediğim kocaman kin veyahut kiminin kaybına duyduğum o koca özlem. Hepsi ayrı ayrı. Okuduğum bir kitabın altını çizdiğim yerleri tekrar ve tekrar okuyormuş hissiyatı ile beynimin labirentlerinde gezdiriyorum parmaklarımı. Parmaklarım dokundukça acıyor, dokunamadıkça kanıyor adeta. Her dokunuşta ruhumda irili ufaklı serzenişler. Vücudumdaki tüm hücreler o an hislerime çalışıyor adeta ve beynim her zamankinden daha güçlü. Tebessüm ile hatırladığım anılarım da var elbet, ellerimi üşütmeyen, kanatmayan. Lakin öyle az, öyle çabuk ki... Bir an anımsıyor sonra unutuveriyorum. Öyle işte yürüdüğüm yol karanlık sanki, hüzünlü biraz ve bakıyorum da önümdeki yol da ardımda bıraktığımdan farklı değil. Lakin seviyorum ben yolu, üzerinde düşmeyi, bir el tutmadan kalkmayı ya da kalkamayışı. Debelenip tekrar ve tekrar düşmeyi. Seviyorum ben tüm bu bana iyi hissettirmeyen hisleri. Zira biliyorum ki kendim en çok acı çekerken kendimim. En çok hüzün sardığı zaman bedenimi, o zaman ben benim. Bu yüzden sık sık yokluyorum içimi ve kocaman sarılıyorum acılarıma, yaralarıma. Asla izin vermiyorum iyi olmalarına. Onlar iyi olursa benlik sarar ruhumu diye pansumanlarını yarım yamalak yapıyorum, kabuklarını tekrar tekrar soyup kanatıyorum. Zira ben ancak böyle insan kalabiliyorum.