Lavinya Dergisi

BAHAR SERZENİŞLERİ
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

Bahar geldi! Bana ne! İçimdeki kış beni üşümeye sevk ediyorsa, sorun kimde? Kafamı kaldırdığımda yüzlerce beton parçasına çarpıyorsa gözüm! Kuşlar bile yuvalarını kuracak yer bulamıyorsa, daha ne? “Pencereden bak, erikler çiçek açmış, şahane.” cümlesiyle gülümseyen Pollyanna. Alkış tutmuyor ruhum. Çıkamadım malum gölge oyunundan. Hayır, sana ne? Koklamıyor bedenim papatyaları, mimozalar heyecanlandırmıyor ellerimi. Yitmiş aşkım, gönül pare pare. Anladım ki sandığımdan fazla bağlanmış yürek o vefasız yâre. Adımlarım bile serseri olmuş. Kâh duruyor kâh isyanda onlar bile. Oysa ruhumu serdim baharlara, bir sahne var gözümün ucunda. Duyarım tiz sesini yemyeşil ormanda. Hayal ederken pembe bulutlarla pamuklu geleceği. Beklerken el ele nice mevsimleri. Ona göründü yine gurbet yolları. Bilirim ben hep gidip de dönmeyenleri. Heyecanlı tabi. Tek tek anlatmak mı? Canım çok mu yandı? Acı benim yahu. Kimi ilgilendirir ki? Kırlar karahindiba ile dolmuş. Âşıklar neşeyle koştururmuş. Küstüm ben Yeşilçam filmlerine. Çünkü “Selvi boylum al yazmalım”da Asya’nın kimi seçeceğiyle ilgili fikrim her izleyişte değişti. Gördüm ki; bahar dediğin kuyruklu yıldız misali görünür kaybolurmuş. Belki beni ısıtan sadece kış güneşi. Abdal mısın? İçine mi malum olmuş? Susturun şu serçeleri, aman çok mu karınları doymuş? Herkesin mi coşası tutmuş? Çiçekler, böcekler, kuşlar! Aman ne kadar da güzel olmuş! Ya yüreği buz tutanlar? Onları kim anlıyormuş? Kızgın ruhumu onarır mı söyleyiş? İnsanoğlu ne kadar çok konuşurmuş! Ona ne? Ben sakin sularda boğulmak istiyorum. Denizler yüreğim gibi çalkantılı. Rüzgârlar desen hırçın. Ben en çok bana kırgın. Kaçıncı şıpsevdiye safra kesem değişmeyen saflıkla bağlanıyor muş? “Kalbini kapat” diyenler! Çok bilenler! Aşk olmadan bahar mı olur muş? Çıkamıyorum işte kıştan, sarılsam kat kat uyusam yorgan altında. Öteki kışa atlanıyor muymuş? Hey, bir de şu sonsuz melankoli sevenler! Tuzu kurular! Onlar, bunlar, şunlar! Buzullar altında kaldım. Dışarı çıkmak için delik arıyorum. Duyan var mı tahmini ne kadar zamanda başarılıyormuş? Bir, beş, on, yüz, bin. Zaman ve miş-muş. Peki! Susarsam belki biraz sabrı eklersem yanına; mevsim değişiyor muymuş? Canım Pollyanna, sen yine ötede kal bir müddet. Bende şiddetli hava yağışı bekleniyormuş. Değil mi ki insan sözcüğünün ortak kökeni “nisyan” ve “ünsiyet” yani “unutmak” ve “alışmak”. Öğrendim ki; hayat bir şekilde yola giriyormuş. Alınmayın! Bendeki doğal bir döndü. Hesapladım nefes aldığım sürece serzenişlerim hep aşka ve bahara rastlıyormuş.