Lavinya Dergisi

KAYBOLUŞ
Gülşah DEMİRCİ

“Susup içime döktüğüm cümlelere boğazımdan geçiş yok Parmak uçlarımla konuşuyorum, duyuyor musun?”

Zaman çizgisi üzerinde kurulu bir salıncakta sallanıp dururken
O bileğinde uçan balonu bağlı küçük kız ile
Dudaklarının kenarındaki çizgileri derinleşmiş kadın arasında
Gidip gelen ben…
Ah, yönünü şaşırmış bir sarkaç gibi
Ben ki gidip gelen…

Beyaz bir kâğıdın sunduğu sonsuzlukta yüzerken
Bitmek tükenmek bilmeyen o yeknesak arayışlar
Çoğu zaman bir mürekkep şişesinin içine sığar
Kaleminin ucunda dünyayı döndüren ben…
Ah, tanrılara özenen bir acemi gibi
Ben ki bu yolda dönüp dönüşen…

Tüm o çatlak sesler yankılanıp da birer birer silinirken
Sahibini arayan o öksüzlüğü sırtlanmış kayboluşlar
Yitip giden suretine sırlı camın ardından göz kırpar
Kendi sesine kavuşmayı dileyen ben…
Ah, dudakları mühürlü bir lal gibi
Ben ki saf dil’eyen…

Ömrü, bir ilhamın peşinde
Bir sarkaç…
Bir acemi…
Bir lal misali…
Döne döne, kendimden kendime
Ben ki ben’den âlem içre ben’i arıyorum
Edebiyatın özgür ruhlu çocuğu şiir gibi
Üzerimdeki hırkamın sol cebinde 
Ele avuca sığmaz bir kaybOLUŞu saklıyorum!