Lavinya Dergisi

EN BÜYÜK RAKİP
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

İçerisinde bulunduğumuz dünyada veya yaşadığımız yer yüzünde dünya nüfusu veya dünya insan nüfusu, en güncel verilere göre tahminen 7,78 milyarı geçmiştir. Peki, yeryüzünde bu kadar insan yaşarken senin bu insan arasında rolün ne veya yerin neresi hiç düşündün mü? Bir çocuğunuzun cevaplarını işitir gibiyim büyük ihtimalle yarı yarıya oranla cevaplar evet ve hayırdır. O zaman şöyle yapalım dilerseniz. Dünya içerisinde coğrafi veya jeopolitik olarak farklı farklı ırklar, dinler, mezhepler, kültürler, örfler ve adetler ihtiva ederken aynı zamanda farklı farklı yaşamlar ve hayatlar barındırıyor. Bütün bu denklemler çerçevesinde aklıma şu soru gelebilir “coğrafya kader midir?” bu sorunun cevabı büyük ihtimalle evet coğrafya kaderdir. Peki, o zaman sevgili okur ben hemen size şöyle bir soru yöneltmek istiyorum: “Şu an da gerçekten olmak istediğin yerde misin?” Tabii ki herkesin cevabı kendisine göre değişecektir. Bununla birlikte farklı manipülasyonlar da gelecektir cevapların ardından. Nasıl mı? Hemen söyleyeyim bir çoğumuz hiç şaşmaz yüzde doksan zamanının olmadığından dert yanacaktır. Bazılarımız imkanların yetersiz veya kısıtlı olduğunu, bazılarımız yaşamış olduğu çevrenin ve toplumun buna müsaade etmediğini söyleyerek herkesin kendince sebepleri ve manipülasyon vasıtaları meydana çıkacaktır. Tamam anladık, kabul ettik coğrafya kaderdir de ya hayal kurmak, arzulamak, hedefler ve planlar kurmak da mı kaderdir? Cevap çok basit aslında elbette hayır kader değildir çünkü çok açık ve net “Kader, gayrete aşıktır. Pes etme! Sonu selamettir. Elbette her istediğimiz hemen olmayabilir veya gerçekleşmeyebilir fakat bir Japon atasözü derki “Yedi defa düşsen sekizinci defa ayağa kalk.” Bir çoğumuz için bu sözler belki de çok sıradan ve rahatlıkla söylenmiş gibi olsa da bu sözleri dile getirenlerin kendi iç dünyasında neler yaşadığını tasavvur edemeyiz. Çünkü yürüdüğümüz yolda zorluk, güçlük, vs. gibi kavramlar olmaksızın kolaylık varsa zaten hiç şaşmaz sonu büyük ihtimalle hüsran olacaktır. En büyük rakip? Peki, bizim en büyük rakibimiz kim? İçerinde milyarlarca insanla birlikte yaşadığımız dünya mı yoksa insanlar mı? Bu soruların cevabı elbette kişiye göre değişkenlik göstermekle birlikte akıllara şu soruyu da getirebilir: “Bugün kendin için ne yaptın?” Çok basit ve anlaşılır bir soru öyle değil mi? Elbette öyle fakat bizim yani senin, benim, onun yahu anlasana işte kendimizin en büyük rakibi ve düşmanı kim? Cevap çok net elbette kendimizin en büyük rakibi de düşmanı da kendimiziz. Neden mi? Sence de çok basit değil mi cevap? Mesela bugün spor yapmak istiyorsun fakat yapmıyorsun. Kitap okumak istiyorsun fakat okumuyorsun. Yazı yazmak istiyorsun fakat yazmıyorsun. Gıda ve besin ihtiyacını karşılamak istiyorsun fakat yapmıyorsun. Ders çalışmak istiyorsun fakat çalışmıyorsun. Kişisel gelişim ile alakalı çalışma yapmak istiyorsun fakat yapmıyorsun. Verdiğim örnekler gibi bir çoğumuzun hayatında farklı örnekler vardır muhakkak. Soruyorum şimdi sana sevgili okur en büyük rakip ve düşman kim? Hayallerini, hedeflerini hayata geçirmen için engel olan kim veya kimler? Onlar, bunlar, şunlar mı? Hayır tabii ki de sensin sen! Senin en büyük rakibin ve düşmanın sensin. İnsan ne yaparsa kendine yapar. Doğru, yanlış, iyi, kötü hepsi bumerang gibi kendisine döner. “İnsanın en büyük düşmanı doğrudan doğruya kendisidir.” “Marcus Tullius Cicero” Ve unutmadan eklemek istiyorum ki; “Başarının en büyük rakibi başarısızlık değildir, Aşktır.