Lavinya Dergisi

EVET-HAYIR FALI
Nurten K. TOSUN

Rakamlardan öykülere yolculuk. Kalem, kağıt, düş ve pamuk şeker eşliğinde...

“Yarışmamızın kurallarını biliyorsunuz, başınızı emme basma tulumba gibi sallamayacaksınız!” Salladık mı? Yarışma programını izledik mi? Gülüp, eğlendik mi? Evet veyahut hayır derken; gerçekten o cevabı vermek istedik mi? Kuşaklar var deniliyor. Efendim; x, y, z. Bir taraftan yaşıma göre hangi kuşaktayım sorusunun yanıtları aranıyor. Öte yandan; hangi kuşak daha şanslı? Kim ne yaşadı? Hangisi içinden geldiği gibi davrandı? Evetler mi, hayırlar mı ağır bastı? Silinmiyor kuşak kelimesiyle kulaklarımızın pası. Ne yapalım; şöyle bir inceleyelim zamanı: 1925-1945: Sessiz kuşak 1946-1964: Bebek patlaması 1965-1979: X kuşağı 1980-1995: Y kuşağı 1996-2020: Z kuşağı Azıcık derine inelim o zaman. Buyrun zaman makinesiyle çıkalım bir yolculuğa. Bugüne kadar yapılan araştırmaları, yazılan kelamları, kuşakların evet ve hayır cevaplarını kısaca dökelim satırlara: Sessiz kuşak: Uyumlu, kanaatkâr ve otoriteye saygılı. İkinci dünya savaşı ve Büyük Buhran’ı gördü, savaş ve yokluktan dolayı, güç, iyi bir gelecek gibi kavramlar için çalıştı. 20. Yüzyılın en genç ebeveyn kuşağı oldukları gibi; kaderci kaldı. Çok hızlı evet, çok az hayır cevapları. Bebek patlaması: Adı gibi, tüm dünyada bebek doğum oranlarının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra artmasıyla gelen nesil. Hala birçok alanda söz sahibi olsa bile, gençlerle çatışma durumunda. Teknolojiyle araları çok iyi değil. İş sadakatleri yüksek, çalışmak için yaşayan, kuralcı ve başarı odaklı. Hızlı evet, daha az hayır cevapları. X kuşağı: Şüpheci, rekabetçi ve bankalara en çok borcu olan kuşak. Kendilerinden önce gelen kuşaklara oranla nüfusları az. Farklı iki kuşağın arasında kaldıkları ve diğer iki kuşak sürekli çatıştığı için; ortanca kuşak olarak bahsedildi. (Biliriz ki ortancalar biraz ihmal edildi.) X kuşağı teknolojiye adapte oldu, duygulu ve anlayışlı. Genellikle evet, kısmen hayır cevapları. Y kuşağı: Sokakta oyun oynayarak, akşam ezanı ile eve girerek büyüyen son kuşak. Kendilerini “Efsane nesil.” olarak betimledi. Hem sokak keyfini tadan, hem sanal âlemde sörf yapan tek kuşak olmalarının keyfini yaşadı. Sorgulayıcılıkları ile diğer kuşaktan ayrıldı. Kimi zaman saldırgan oldu. Y kuşağı için iş; keşfetmek istedikleri hayat için maddi kaynak sayıldı. Sosyal medya sevdi, dijital okuma oranları ile kendilerine hayran bıraktı. Ortalama sayıda evet, daha çok hayır cevapları. Z kuşağı: Artık iş hayatına atılmaya ve oy verecek yaşa adım attı. Ya çok mükemmel oldukları yazılıp çizildi ya da komple tembel oldukları konuşuldu. Kuralları genellikle umursamadı. Yaratıcı aynı zamanda tüketici. Geleneksellikten uzak. Teknolojinin içine doğmalarına rağmen dijital okuryazarlıkları düşük. Diğer kuşaklara oranla daha cesur ve girişimci. En bireyselleşmiş, yalnız yaşamı benimsemiş nesil. Gerçekten istiyorlarsa evet; istemiyorlarsa kesinlikle hayır cevapları. Bir de “Alfa kuşağı” geliyormuş listeye eklenen. Henüz yok haklarında yazılan, çizilen. Ne kadar evet ya da hayır diyecekleri çok bilinmeyenli bir denklem. Şimdi, ortalama bilgiler ile donatıldık. Peki, biz neden evet, hayır, kuşak, ah o güzel TRT arşivinden yarışma programını hatırladık? Çünkü “Bu hayatın yarısı çok hızlı evet demekle, diğer yarısı da zamanında hayır diyememekle geçiyor.”( Josh Billings) gibi yüzlerce haklı tespit yapıldı. Yetmedi; Sosyal psikoloji de hayır diyebilme sanatı da çiçek açtı. Kuşağı ne olursa olsun; hayır diyebildiği ölçüde özgürdü insan, lakin birçoğu anlamadı. Hızla verilen kararlarla yapmak istemediği şeylere maruz kaldı. “Ama benim kuşağım müsaade etmiyor. Biz böyle gördük.” cümleleri bu çağda demode sayıldı. Mutlu olmak isteyen insan zamanda sıçradı. Kuşağını Z ile değiştirdi. Onlara uyum sağladı. Kuşak farkı göz etmeden kaynaşabilenler dansa kalktı. Kararsızlar sınıfta kaldı. Yine de; verilebilecek son bir tavsiye vardı. Beceremiyorsanız dahi; cevap net değilse kafada, yanıt vermeden şansa bırakın. Mesela evet -hayır falı açın! “Anlaştık mı?” “Söz mü?” “Tamam mı?” Yahu o kadar yazdık. Bari yarışmayı hatırlayın. Başınızı hala emme basma tulumba gibi sallamayın!