Lavinya Dergisi

SEN YOKSAN YOKUM
Alev YALÇIN DELİTUNA

Ne güzel şey yalnız olmadığını bilmek, Dengesini yitiren evrenle bir olup gönlünü eylemek…

Sen benim sırtımı yasladığım dağımdın,

Omzunda ağladığım dayanağımdın,

Elim, kolum, gözüm, ayağımdın,

Yokluğun nasıl yaşanır öğretmedin ki?

Hani hep derler ya olan ölene olur,

Kalan bir şekilde yaşar diye,

Öyle mi olur gerçekten?

Olan ölene mi olur sadece?

Kalan yasını tutar, görevlerini yapar,

Sonra da devam mı eder kaldığı yerden?

Yaşar gider mi hiçbir şey olmamışçasına?

Bilmiyorum ki nasıl olur?

Ben hiç sensiz kalmadım ki,

Sensiz nasıl yaşanır nereden biliyim.


Bugün seni uğurladık el birlik,

Toprak attılar üzerine ardı ardına,

Yapmayın dedim, atmayın üşür dedim,

Dinlemediler, dinletemedim.

Buz gibiydi bedenin son görüşümde seni,

Bir de öyle derin bir çukur kazıp attılar ya içine,

Hepten dert oldu o halin bana,

Allah’ım bu nasıl ızdırap?

İçimde bir yangın var ki sorma,

40 mum yanacak diyorlar kime sorsan,

Sonra her gün birisi sönermiş,

En sonuncusu benim yarenimmiş,

Ölene dek içimdeki ateşinmiş.



Herkes bir şeyler söyleyip evine gidecek,

Çayını, kahvesini içip hayatına devam edecek,

Peki ya ben ne olacağım?

Daha iyiymişim gibi rol mü yapacağım?

Yanımdan ayrılmayanlarla teselli mi bulacağım?

Teselli falan istemiyorum,

Yokluğunun bir tesellisi yok çünkü.

Acı çekiyorum acı, içim sızlıyor

Niye kimse anlamıyor,

İki kuru lafla mı geçer sanılıyor?


Hani benden önce gitmeyecektin?

Söz vermiştin, terk etmeyecektin,

Kendimi de nasıl suçluyorum bir bilsen,

Zamanı geri alamaz mıyım?

Seni bir nefeslik daha yaşatamaz mıyım?

Bu kadar mı aciz insanoğlu?


Yanımdaki kimseyi duymuyorum,

Söyledikleri her söze kulak tıkıyorum,

Neden kimse anlamıyor sanki,

Ben sadece seni istiyorum.

Sen varsan hayat buluyorum,

Sen varsan ben de varım,

Ben yar diye tek sana sarılırım.

Yaşarsan yaşarım, gidersen duramam,

Yoksan yokum, bırakırsan tutunamam,

Ben sensiz yapamam, yaşayamam…


Ölümün derin acısına ithafen…