Lavinya Dergisi

İMAN VE AMEL
Osman YAVAN

İnanıyorum ‘‘ Elbet Bir Gün! ’’ İnsan dünya’ da ne için var olduğunu anlayacak…

“İman” ve “amel” dini iki kavram aslında. Kelimelerin kökenine yani hangi dilde kullanıldığına ve nerede, nasıl, ne anlamalara geldiğine dikkat etmek gerekiyor. Öncelikle “İman” kelimesini veya kavramını ele alalım. “İman” Arapça kökenli bir kelimedir. Etimolojik olarak güvenmek ve samimiyetle inanmak vs. gibi muhtelif anlamlara geliyor. Kur’an da ise anlamı: Bir olan Allah’a ve emirlerine güvenmek ve bağlanmaktır. Yani genel olarak İman: inanmak ve bağlanmak anlamlarına gelmektedir. “Amel” kelimesi veya kavramı ise Arapça kökenli bir kelimedir. Etimolojik olarak amaçlı olarak yapılan bir iş veya bir kimsenin dini emirleri yerine getirmesidir. Yani genel olarak eylem, fiil, vs. gibi muhtelif anlamlara geliyor. Kavramlarımızın etimolojik manalarını açıkladıktan sonra toplumdaki yerine değinmek istiyorum. Çünkü küresel ve global dünyada bizim yaşamış olduğumuz topraklar üzerinde din ve din kavramları açısından çok farklı toplumsal baskılar ve kalıplaşmış yargılar ile gündelik hayatımızda karşılaşıyoruz ki bunun son derece tehlikeli ve yanlış olduğunu düşündüğüm için kaleme almak istiyorum. Bizim toplumumuzda din ve ahlak kavramları şu anda birbirine karışmış durumda çünkü etnik kökenler bu olaya yanlış açıdan bakıyorlar. Oysa din ve ahlak bambaşka şeylerdir. Örneğin bir Müslüman namaz kılıyor fakat sigara içtiği için ağır eleştiriler ve sözlerin hedefi haline geliyor. İman etmiş ve amel ediyor fakat insanlar bu durumu bir türlü kabullenmiyor ve işin en trajikomik tarafı ise eleştiren insanların iman ettiği şey ile amel etmemesi bu da düşündürmüyor değil insanı. Elbette iman ettiğin şey ile amel etmek çok güzel ve anlamlı olur. Özellikle toplumumuzda gördüğüm ve şahit olduğum olaylar ve hadiseler karşısında donup kalıyorum. Çocuk yetiştirme tarzları ve şekilleri oldukça farklı, örf ve âdet açısından din, ahlak, iman, amel vs. gibi kavramlar birbirine karışmış ve kördüğüm olmuş durumda adeta. Yerel toplumlarda ve etnik kökenlerdeki bu durum herkesin din adı altında kendince kaide ve kurallarını koymasını ve uygulamasına neden olmuştur. Yani iman ettikleri şeyle amel eder hale gelmişlerdir. İman ettikleri şey tamamen kendi kafaları içerisinde kurmuş oldukları, belirledikleri kaide ve kurallar çerçevesinde gelişiyor. Bu da yetmezmiş gibi bir de onunla amel ediyor dinin gerekli esas kaidesiymiş gibi ve dini, din adamlarını veya dinini tam manasıyla yaşamaya çalışan insanları da trajikomik bir şekilde kendi kurallarına göre eleştirmekten geri durmuyorlar. Dini açıdan değerlendirecek olursak her insan iman ettiği dini; kaide ve kurallarla amel etmek zorundadır diye genelleme yapmak yanlış olur çünkü hepimiz insanız herkesin kendine göre yaşam şekli ve hayatı var. Örneğin bir kadın kapanmıyor diye bu iman etmemiş, dinsiz veya ahlaksız yapmaz aksine iman ettiği şey ile amel etmiyordur bunun açıklaması başka bir şey olmaz! Kimseye zorla bir şey yaptıramayız. Tam tersi bir örneği değerlendirelim kapalı yani tesettürlü bir bayan düşünelim makyaj yaptığı gerekçesi ile eleştiri oklarının hedefi oluyor. “Bu şekilde tesettür olmaz, din bunu emretmiyor” vs. gibi cümlelerle eleştiriliyorlar. Bu kişi de iman etmiş fakat amel ediyor yani makyaj yaptığı için dinsiz ahlaksız olmuyor! Hanım efendilerden örnek vermemin tek sebebi konunun daha iyi anlaşılması açısından kesinlikle kimseyi hedef alarak yazmıyorum. Zaten bizim toplumumuzda kadın olmak zordur örf, adet, din, ahlak sadece kadına gönderilmiş gibi davranıldığı ve aşılandığı için kimse erkeklerin din, ahlak, iman, amel vs. gibi kavramlarını sorgulamıyorlar! Anlatmak istediğim işin özü, dinin emir ve yasaklarına iman ederek Müslüman oluyoruz fakat bununla amel etmek tamamen kişinin hür iradesiyle alakalı bir durumdur. İman etmiş ancak amel etmeyen bir kişiye bu yüzden yanlış hal ve hareketlerimiz, tavırlarımız, eleştirilerimiz, konuşmalarımız, tutumlarımız vs. gibi kavramlarla yaklaşırsak karşımızdaki kişiyi iman ettiği yani inanmış olduğu dinden soğumasına, inkâr etmesine, şirk koşmasına sebep olabiliriz. Bu yüzden nasıl davrandığımız çok önemli hiç kimseye zorla bir şey yaptıramayız. Biz insanların görevi bildiğimiz kadarıyla dinin iman esaslarını tebliğ etmektir. Anlatmak eleştirmek değil! Amel etmek tamamen kendisi ile Hz. Allah arasındadır… Yani iman ve amel din ve ahlak örf ve âdet aynı şey değildir. Peygamber efendimizin bir hadisi şerifini ekleyerek bitirmek istiyorum. Allah’ın resulü şöyle buyurmuştu “Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey vardır. Öyleyse kimin hicreti/yönelişi Allah’a ve Resul’üne ise, onun hicreti/yönelişi Allah ve Resul’ünedir. Kimin hicreti/yönelişi de elde edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise, onun hicreti/yönelişi de o hicret ettiği/yöneldiği şeyedir.”