Lavinya Dergisi

BİR SESSİZLİĞİN SONU
Mehmet YILDIRIM

Ben zerre koymamışken ağzıma bu meretten, Neden bu kadar sarhoşum şehrinde, Aşkından mı? Yoksa vuslata kavuşmayan bakışlarından mı?

Şimdi bol sevinçli ilkbaharlar var düşlerde, Yarım kalmış çocukluklar, Ertelenmiş hayaller, Ve bir kese kağıdına sarılı kırık kalpler... Neyi nerden anlatmaya başlasam, Sustuğum zamanlarda buluyorum kendimi, Oysa insanlar konuşa konuşaydı, Ben hep sessizlikle anlattım bir şeyleri, Birilerine kırıldım sustum, Birilerine üzüldüm sustum, Birini sevdim sustum... Yoksa insanın en büyük düşmanı, Susmak mıydı dersiniz? Öyleyse neden gece var? Çünkü gece de konuşmak karanlığa ihanet, Gündüz de susmak güneşe, Her şey vaktinde güzel, Seni ilkbaharda görmek mesela, Yeniden içimin buzlarını eriten bir tebessüm, Yaşayamadığım çocukluğun esintileri, Kuramadığım hayallere bir merhaba, Bu kadar uzak değilmiş meğer sevmek, Her şeye ve herkese küsmüşken yürümek, Aşk dağları devirmez belki sizin için, Ama dağı aşarken çekilen zahmeti siler, Öyleyse düşman mıyım şimdi sessizliğe? Yoksa sana da susmaya devam mı etmeliyim? Var olmakla yok olmanın eşiğindesin, Bir adım atsan aşk, Bir adım çeksen ayrılık, Durduğun yer gurbet, Bulunduğun yer memleket, Gel de çık şimdi işin içinden, Aşk bu bağlayacak elini kolunu her yerden elbet, Yine de bir akşamüstü beklenir bu şehirde, Güneşi batırmakta bize hastır, Geceyi hükümdar kılmakta, Sana koşmakta benim zaafımdır, Senden hep uzaklığı almakta, Hayatı sözlerle yaşamak için çok geç artık, Kelimeler sanki akordu bozuk enstrüman gibi, Sen susmanın dilinden anlayacak gibi değilsin, Ben konuşmak için emekleyemem yeniden, Bu mesafe senin gözünde dağ, Sen aşkı dağı aşamayanlardan öğrenen, Bir daha aşkla susmam sana, Konuştuklarımı da sen duymazsın artık...