Lavinya Dergisi
YÜREĞİNİ VERDİN Mİ HİÇDokunmak ve hissetmek. Ama bir kalbi ama bir yüreği. Gözlerinde görmek sevgiyi merhameti. En derinlerine inmek sevda kuyusunun. Yalnızca bir ele tutunmak. Sadece bir gözle irtibat kurmak. Bir tek yola koyulmak ve yoldaşa sadık kalmak. Hasretinden gönlü yakmak, yanıp yanıp sönmek. Bin bir dertle doldurmak içini. Çözülmeyen düğümler atmak. Çıkmaz sokaklara girmek. Elini vicdanına koyarak bakmak insanlara. Bu devirde çok az rastlanan davranışlardır. İnsanoğlu ne zamandan beridir kalp kırmaya bu kadar çok alıştı. Sevmenin o eşsiz lezzeti dururken birine nefret dolu bakışlar atmak nereden geldi de yapıştı kalbimizin tam ortasına. Düşene tekme atmak şöyle dursun, düşenin yanına düşüp o kalkmadan kalkmamak değil midir insana yakışan. Unuttuk biz insanlığımızın gereğini. Halbuki insanın en kıymetli varlığı kalbi idi. Onu da gerçek sevginin dışında her şeye kullandı insan. Bir yerden sevmeye başlamak lazım. Bahçemizdeki çiçeklerden, mahalledeki kedi köpeklerden. Her sabah büyük bir iştahla dükkanlarını açan bakkala berbere fırıncıya canı gönülden selam vermek lazım. Sevmeye bir adım atmak lazım. Kaderim gelir beni bulur demekle olmaz bu işler. Boşuna dememişler kader gayrete aşıktır diye. Şöyle bir durup bakmak lazım etrafımıza, ihmal ettiğimiz insanlar avcumuzdan kayıp gitmeden. Hızlı yaşamı biraz da olsa yavaşlatmak lazım. Çünkü muhtacız sevmeye. Çünkü sevmemiz lazım. Sevilmemiz lazım. Birçok duygunun anlamını yitirdiği şu zamanlarda yüreğindeki sevgiyi diri tutanlar daima kazanacaklar. Gönlünü vermeyi başarabilenler kalplerini karartmadan teslim edecekler emaneti sahibine. Bir adım ötesinde ne yaşanacağı bilinmeyen bu sevda yoluna samimiyetle adım atanlar yolun sonuna ulaşamasalar bile yolun sırrına sahi olacaklardır. Ya sen hiç çıktın mı bu yola. Yüreğini verdin mi hiç yüreğini ortaya koyanlara.