Lavinya Dergisi

MUCİZELERLE KUCAKLAŞMAK
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Güne mucizelerin sardığı bir yaşantıyı değil, mucizelere sarılmış bir hayata inanarak başlamalıyız belki de. Sizlerin de hayatında milat saydığı şey; güne inanarak uyanmak mıdır yoksa köhne bir sandalyeden kaçarcasına oturduğunuz son model arabalar mı? Bazen biz fark etmeden büyür içimizdeki güne bakan çiçekler. Onları kendimizin ekmediğini, sulamadığımızı, şefkatle beslemediğimizi bildiğimiz halde; içimizde bahçeler oluşturduğuna fark etmeden inanıveririz. Hissedemediğimiz, hissetmekten korkar olduğumuz tüm duyguları tek bir celsede yaşayıveririz evrende. Çünkü onları hissedememek şurada kalsın, kıyısından merhaba bile diyememek ağır gelir ruhumuzun çiçeklerine. Kendimizi ne denli soğuk ve durağan hissetsek de bahçenin varlığını silemeyiz içimizden, hatta evrenden. Ancak dökülen yaprakların fakir bıraktığı ağaçlarla döşeyebiliriz. İşte yine gerçekten nefes alan hiçbir şeyin soluğunu kesemeyeceğimizi görürüz ruhumuzda. Görülmemiş iyiliklerin, gösterilmemiş merhametlerin, tadılmamış aşkların bedenine; ancak yeni günle beraber mucizelere sarılarak uyanmalıyız. Ben de sarmak ve sarılmak olgularının arasındaki farkı; iki eylemin ortasında kalarak yüksek bir uçurumda ağlayan serçenin gözyaşını ellerimde hissettiğim gün anladım. Hayat seni sarmasına izin verdiğin mucizelerin acaba bugün hayatımı nereden değiştirecek diye düşündüren kısa bir filmse; bu filmin reklamını ruhen, fiilen, söylentilerin ve söylemlerinle sarıldığın hayatın, sarıldığın yerde değiştireceğini düşlediğin her şey adına koyuyorum. Hayatın sizi sarmasına değil, size sarılmasına izin verin. Çünkü sarmak eylemi; zor ve zorunluyken, sarılmak; iştahla ve inançla yapılan kolay bir eylemdir. İnancın ve iştahın körpe bırakmayacağı bir ruhla siz de her şeye dört elle sarılın. Yüreğinizde coşkunlukla akan ve suyunun hiç durmayacağı engin pınarlarınız olsun. Misafirinizi suyunuzun bir damlasını bile israf etmeye kıyamayan minik bir serçe varsayın. Unutmayın onlar çok narin ve kırılgandırlar. Öyle ki bir serçe ağlayıp gözyaşı döktükten sonra ölür. Siz mucizelerinizle kucaklaşırken serçelerinizi öldürmeyin...