Lavinya Dergisi
BANA SORARSANIZBen Mehmet, Hafız Mehmet. Küçüklüğümden beri hep sessizliğimle tanınmışımdır. Yüzüm de hep bir hüzün kırıntısı olmuştur. Yerli yersiz gözlerimin doluşunu hep saklamışımdır. Çoğu zaman kendimden bile. Aslında insan en çok kendinden saklanır. En çok kendisine sırdır kendisi. Söyleyemedikleri gelir dolar gözlerine. Bir kuytu köşe bulamazsa yaşlarını dökecek, işte o zaman yüreğine indirir gözlerindekini. Yüreğinde birikenleri gözlerinden okunur, ama insan cesaret edemez aynaya bile bakmaya. Kendiyle yüzleşmeye. Bana sorarsanız ben de kendimle yüzleşemedim bu yaşıma kadar. Aynalar size olduğu kadar bana da düşman. Ya da ben aynalara düşmanım. Yüzümdeki hüznü görmekten korktum belki de. Belki de bakarsam bu hüznün dağılıp gitmesinden. İnsanın içini en çok acıtan şey söyleyemedikleri olsa gerek. Dilinin değil de gönlünün düğümlenmesi bu. Yutkunamadıklarından bir yumruk yapıp vurmak yüreğine. Avaz avaz susmak. İnsanı en çok acıtan şey. Bunu bu genç yaşımda anladım. Bana bu hayattan ne öğrendin derseniz, gitmelerin acı yüzünü bilip kimseden gitmemeyi öğrendim. Susmanın zehrinden oluk oluk içip sevdiğime hiç susmamayı öğrendim. Sarılmanın eksikliğiyle büyüyüp, sevdiklerime doya doya sarılmayı öğrendim. Neleri eksik yaşadıysam onları tam yaşatmayı öğrendim.