Her kelimenin bir tarifi ya da bir anlamı vardır. Anlamı
değişmese de herkesin kendi içinde o kelimeye yüklediği farklı bir tarif
vardır. Hissetmek bütün mesele. Seversin ama sadece sen seversin. O anda
sevgiyi anlatan en iyi cümle senin dudaklarından düşenlerdir. Senin
hissettiklerinden başkası yapamaz sevginin tarifini.
Özlersin mesela. Herkese göre özlemek uzakta olana duyulan
bir ihtiyaç iken, sana göre gözlerinizin bir saniye farklı bir noktaya bakışını
anlatan bir kelime olabilir. Birlikte yürüdüğünüz ve birlikte bastığınız
yoldaki taşa onsuz basmaya kıyamamaktır özlemek kimine göre. Her kelimenin bir
manası var ama herkese göre de bir tarifi var. Kimisi özlediğini, seni özlemek
gözlerimin dolması demek diye tarif ederken, kimisi de seni özlemek seni sevmekten
daha güzelmiş der. Bütün mesele senin ne hissettiğinde gizli. Hiç aşık olmamış
birisine hadi bize aşka dair bir iki kelam et demek ne kadar yanlış olur değil
mi? Hayatında hiç bir şeye özlem duymamış birisi nereden bilsin bir başkasının
sürekli bir yanının eksik olduğunu?
Bir de vuslat diye bir kelime var ki çoğumuzun dillerde
ziyan ettiği bir kelime haline geldi. Sevmeyi beceremediğin ve özlemini
çekmediğin bir şeyin vuslatına talip olmak hangi kalbe ya da hangi
vicdana rahat gelir ki.
İşin başında en doğru
şekilde yola çıktın mı, helal olana kadar ellerini ellerinden, gözlerini
gözlerinden sakındın mı, kalbini verdin mi kalbine girmek istediğine, özlemini
gözlerinle birlikte kalbinde hissettin mi, sana göre sevmenin, sana göre
özlemenin tarifini yaptın mı yürekten, işte o zaman vuslatı hak ettin. Göğsünü
gere gere anlat. Ben sevmeyi buldum, özlemeyi hissettim, vuslatı yaşıyorum
diye...