Lavinya Dergisi

ÇIĞLIK
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

1973 (Müzik Önerisi: CHOPIN-NOCTURNE NO.20)

Genzini yakan ilaç kokusuyla gözlerini açtı. Sıvaları dökülmüş duvarlara takıldı önce gözleri. Burası bir hastane olmalıydı. Eli istemsizce karnına gitti. Bebeği doğmuş muydu? Karnındaki acı buna mı delaletti? Eğer doğduysa kızını görmeliydi. Onu büyüterek yarım kalmış çocukluğunu onda tamamlamalıydı.
Annesi de o doğduğunda onu böyle görmek istemiş miydi? Oysa beş yaşındayken babaannesine onu bırakıp giderken bunu annesine soramamıştı. Sorsaydı annesi ne cevap verirdi acaba? Dokuz ay boyunca hep bunları düşünerek taşımıştı ona göre kız olacak olan bu bebeği karnında.
Yataktan kalkmak istedi. O sırada Cemal içeriye girdi.
Cemal, orta boylu otuz yaşlarında beyaz tenli yakışıklı bir adamdı. Anlamlı bir şekilde Cemal'e baktı. Birlikte geçirdikleri iki seneyi düşündü. Cemal onun için bir kurtuluş belki de bir liman olmuştu.  Ona aşık mıyım diye geçirdi içinden, cevabı hayırdı bundan emindi. Ama onu seviyordu ve ona mecburdu. Gidecek bir yeri olmayan dönecek evi bile kalmayan insanlar yalnızca anlayabilirdi bu durumu.  Bunları düşünürken Cemal sessizce yanına geldi. Dermansız kalmış elini güçlü avuçlarının içine aldı. ‘Bebeğim nasıl?’ diye sordu Cemal’e bunu sorarken kendi sesinin tonunu bir an tanıyamamıştı. Ne kadar da bitap düşmüştü. Dünyaya kendinden bir parça getirebilmek bu kadar meşakkatli miydi gerçekten?
Cemal’in gözleri ile buluştu gözleri. O da neydi Cemal neden böyle kin ve nefret dolu bakıyordu yüzüne? Şaşkın ve heyecanlı bir şekilde yataktan doğrulmaya çalıştı. Ağrıyan bedenine aldırmadan yataktan kalktı ‘Bebeğim nasıl?’ sorusunu tekrarlarken istemsizce gözlerinden yaşlar boşalıyordu aklından geçen binlerce kötü düşünceyle birlikte. Ve birden ellerini bıraktı Cemal yüzüne bakmamaya özen göstererek ‘bu evliliğin bittiğini bebeğini ve onu bir daha göremeyeceğini’ söyledi.
YARIM SAAT SONRA
Hiçbir tepki verememişti. Olanları anlamakta güçlük çekiyordu. Yavaşça odaya göz gezdirdi. Çarşaflar dağılmıştı, yerler kırık ilaç şişeleriyle doluydu. Gitmesine engel olamamıştı. Daha bebeğinin yüzünü bile göremeden kaybetmişti. Bunları düşünerek çıktı o karanlık odadan. Nereye gideceğini ne yapacağını bile bilmeden hastane koridorunda koşmaya başladı. Gördüğü bütün doktorlara hemşirelere hastalara Cemal’i ve bebeğini soruyordu. Kimse onları görmemişti, kimse onları tanımıyordu. ‘Yarabbi bu nasıl acı?’ Diye geçirdi içinden. İçine çektiği her nefes boğazını deliyordu sanki. Koşar adımlarla hastaneden ayrıldı. Cebinde beş kuruş parası yoktu ve eve nasıl gideceğini bilmiyordu. Fakat eve gitmeliydi, eve gidip bunun hesabını Cemalden sormalıydı bebeğini, yavrusunu ondan almalıydı. Durdu ve kendi kendine yemin etti. Ne pahasına olursa olsun bebeğini alacaktı. Ne pahasına olursa olsun...