Lavinya Dergisi

HAYATIMDAN ÖZÜR DİLERİM
Arşiv

Eski Yazar Yazıları

Zihnimde o kadar şey var ki…
Bunları boş bir kâğıda dökmek ne güzel bir eylem olurdu benim için.
Her yazmaya yeltendiğimde cümleleri nasıl toparlayacağımı bilemesem de yine çaba içinde buluyorum kendimi. Oysa bunlar benim aklımda olan şeylerdi ve ben bunları ne yazık ki kâğıda dökemeyecek kadar ağırlaşmıştım.
Aslında aklımda olanları size ne çok anlatmayı isterdim. Hatta sizden öğütler, yorumlar almak…
Ah ah.
Nasıl yapacağız? Nasıl anlatacağım içimdekileri sizlere?
Beni anlayananız olur muydu bilmem.
En çok mutlu anlarımı anlatmak isterdim. Mutlu anların sayısı on parmağın beşini geçmezdi çünkü.
Çabucak biterdi, mutsuz zamanı anlatırdım. O anı sabahlara, gecelere kadar anlatabilirdim. Ufak ufak gözyaşı süzülürdü belki ama elimin tersiyle siler devam ederdim.
Bunları sizinle paylaşsam yüküm hafiflerdi belki, bir nebze.
 
Size bir sır vereyim mi?
Ben kendi hayal dünyasında kendisine âşık bir adam yaratan kızım.
Bu yarattığım adamı satırlara dökebilirken zihnimdeki daha başka olayları kâğıda yazamamam çok çaresizce geliyor bana.
Dünyamda yarattığım adamın her tonunu ezbere bilirken ezberimdekileri kalemim ile buluşturamıyordum.
Madem içimdekileri size anlatamıyorum dünyamı anlatayım;
Gözlerini görmenizi isterdim. O bakışlarındaki sevgiyi, sıcaklığı, şefkati…
Ellerim ne zaman üşüse avucunu açar ve bana ‘getir ellerini’ der gibi bakardı.
Yine gözlerim sulanmaya başladı kahretsin. Hemen toparlanıyorum ve devam ediyorum.
 
Evet, nerede kalmıştık. Ellerinden bahsediyordum. Ne zaman avucuna ellerimi yerleştirsem korkardım.
Ellerim avucundayken hep burun ucumdan bir öpücük alırdı, o an çok mutlu olurdum ve ellerimi avucuna daha çok kenetlerdim.
Tek bir eliyle iki elimi birden kavrayabilen bir insandı bu.
Boşta kalan eliyle her zaman kısacık saçlarımla oynardı. Bu hareketi en çok kumsala indiğimizde yapardı. Ben denizi izlerken o saçlarımla oynar yanağıma hafifçe dokunur severdi.
Bu kişinin gerçekte olmasını dilerdim.
Saf ve temiz…
 
Yalnızlığı bu vakitlerde iliğime kadar hissediyordum.
Nedense aklımda hep güzel sevilmemiş olmam vardı.
Bunları bu sayfaya sığdırabiliyorum.
Ama sadece hayali olarak.
Belki de bu yalnızlığın bana verdiği güçtür.
Olamaz mı?
Her seferinde yazamadıklarım için kendimi suçlu buluyordum.
Sorun benden kaynaklıydı. Kusuru başkasında görmem hata olurdu.
İçinde olanı neden bir kâğıda dökemez insan?
Neden hep hayalleriyle sınırlı kalır ve bu hayali hiç bitirmez?
 
 
Baya zamandır kendimi soyutladım her şeyden.
Ne yazık ki buna gerçekleşmesini istediğim gerçekleşen hayallerimde dâhildi.
Kendimi böyle cezalandırmam aşırı saçma olmasıyla beraber gereksiz bir hamleydi.
 
Hayatımdan özür dilerim. 
 
 
 
NESLİCAN TAY
 
Hayat bir kez daha acımasız olduğunu gözler önüne sermeyi başardı diyebiliriz.
Güzeller güzeli Neslican.
Her sorununu, sıkıntısını güler yüzlü bir ifadeyle bizlere aktaran, her ne kadar alttan canı yansa da, aldırış etmeyip gülmeyi başaran ve umudunu hiçbir zaman yitirmeyen bir kişiydi Neslican.
Bu kadar kısa bir zamanda cennete melek olacağından habersizdi.
Çünkü umudu vardı.
Başaracaktı.
İyi olacaktı.
Onun için çok erkendi.
Savaşarak kaybetti bu dengeyi.
Hayata yenik düştü belki ama güçlülüğü ile hep hafızalara yer edindi.
Sana veda etmiyoruz. Hep var olduğunu biliyoruz.
İyi ki varsın gülüşü güzel.
Güzel uyu… Seni seviyoruz.